TİMUR'UN ÖĞRETMENİ
Timur, 1336 yılında doğmuş ve 1405 yılında vefat etmiş bir Orta Asya lideridir. Batılı kaynaklar tarafından Cengiz Han gibi acımasız ve askeri açıdan çok başarılı bir lider olarak bilinir. Bazı kaynaklarda Timur’un Moğol soyundan geldiği iddia edilse de, kendisini Türk olarak tanımlar.
Bizler onu, 1402 yılında Ankara Savaşı’nda Yıldırım Bayezid’i yenmesi ve Bayezid’i esir almasıyla tanıyoruz. Bayezid’in esir alınması, Osmanlı Devleti’nde Fetret Devri olarak bilinen ve padişahsız geçen 11 yıllık sürecin başlamasına neden olmuştur.
Bu sürecin belirsizliği, Bayezid’in esaretten kurtulma ihtimaline dayanıyordu; ancak bu gerçekleşmemiştir. Bayezid’in çocukları arasındaki taht kavgaları uzun sürmüş ve imparatorluğun ilerlemesi kesintiye uğramıştır. Timur, yalnızca Osmanlı ile değil, Hindistan’dan Mısır’a kadar geniş bir bölgede askeri, dini, ekonomik ve politik meselelere yön vermiştir. Bu açıdan Büyük İskender ve Cengiz Han’a biraz benzediği düşünülebilir: savaşçı, acımasız, hırslı, büyük...
Bu anlatılar ya da gerçekler tarihçiler arasında tartışılırken, Özbekistan’daki medreseler, saraylar, gözlemevleri ve camiler bana bir şeyler söylüyor. Konuştuğum öğretmenler ve insanlar da bunları anlatıyor.
**Ben ne görüyorum?**
Timur, eğitime büyük önem verirdi. Askeri başarılarıyla tanınmasının yanı sıra, bilime, sanata ve eğitime büyük değer veren bir hükümdardı. Eğitime verdiği önemin birkaç yönü şunlardır:
Timur, dönemin en önemli alimlerini, bilim insanlarını ve sanatçılarını himaye etti. Onları sarayına davet eder ve çalışmalarını desteklerdi. Bu, Timur'un entelektüel çevresinin genişlemesine ve bölgesinde bilimsel ve kültürel birikimin artmasına katkı sağladı. Bu entelektüel çevrede kimler mi vardı?
- **Mirza Uluğ Beg** - Astronomi, Matematik (Timur’un torunu)
- **Ali Kuşçu** - Astronomi, Matematik (Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’daki Sahnı Seman Medreseleri’nde öğretmenlik yapması için davet edildi ve İstanbul’da bilimsel çalışmalarını sürdürdü.)
- **Giyasüddin Cemşid el-Kaşi** - Matematik, Astronomi
- **Kadızade-i Rumi** - Matematik, Astronomi
- **Mir Said Baraka** - Sufi Öğretileri, Maneviyat (Yazının devamında bu kısmı konuşacağız)
- **Şemseddin Muhammed Hafız-ı Ebru** - Tarih, Coğrafya
- **Ali Şir Nevai** - Edebiyat, Şiir
Liste oldukça uzun; ancak Uluğ Beg, bu çıtayı çok daha yukarıya taşımayı başarmıştır. Başkenti Semerkand'ı bir kültür, sanat ve bilim merkezi haline getirdi. Şehir, onun döneminde İslam dünyasının en önemli eğitim ve kültür merkezlerinden biri oldu. Semerkand'da medreseler, kütüphaneler ve bilimsel araştırma merkezleri kuruldu. Bu kurumlar, eğitim ve bilimin gelişmesine büyük katkı sağladı.
Timur'un eğitime verdiği bu önem, onun askeri zaferlerinin yanı sıra kültürel ve bilimsel mirasının da kalıcı olmasını sağladı. Onun döneminde kurulan ve desteklenen eğitim kurumları, sonraki yüzyıllarda da etkisini sürdürdü. Timur, aynı zamanda iyi eğitim almış bir liderdi; askeri yeteneklerinin yanı sıra, dini ve siyasi bilgiye de sahipti. Bu, onun stratejik düşünme yeteneğini ve devlet yönetimindeki başarısını artırdı. İslami ilimlerin ve sufi öğretilerin yayılmasını teşvik etti. Dini liderlerle yakın ilişkiler kurarak, eğitim yoluyla halkın dini bilincini artırmayı hedefledi. Bu kısımda Mir Said Baraka ve Said Umar adlı iki öğretmen, bilge ya da Türk kültüründeki atabekler devreye giriyor.
**Kim bu insanlar ve Timur bu kişileri ne kadar önemsiyordu?**
Bir öğretmen ya da atabek, devletin başındaki kişiye ne kadar yakın olabilir? Nizamülmülk kadar olabilir mi? Ya da daha yakın olabilir mi?
Bu soruların cevabını şuralarda bulabiliriz:
Timur, bir sefere çıkmadan önce mutlaka Said Baraka’nın yanına gider, hayır duasını alır ve gerekli strateji tavsiyelerini dinlerdi. Buna uygun hareket ederdi. Bu durum, Timur gibi sert anlatılan bir figür için çelişkili dursa da halk, Timur’un manevi bir lideri dinlemesinden çok memnundu. Bu, Timurluların dini değerlere önem veren bir imaj benimsemesine neden oluyordu. Birden fazla halkın ortak bir anlayış etrafında kümelenmesi, devlet idaresi için muhtemelen daha kolaydı.
**Benim gördüğüm şey ise şu:**
Bugün Timur’un mezarına gittim. Mezarın bulunduğu odada toplam 9 tane mezar vardı.
Bu görselde ortadaki siyah mezar Timur’un mezarıdır. Camın dışından insanlar gelip Fatiha okuyorlar ama gördükleri mezar Timur’un değil. Hatta dikkatli bakarsanız, Timur’un mezarı oldukça küçük ve mütevazı. Timur’un mezarından daha büyük bir mezar var orada; işte o, Mir Said Baraka’nın mezarıdır. Yani Timur’un öğretmeninin mezarı. Bunun anlamı çok açık: Timur, dizinin dibinden ayrılmadığı hocasının ayaklarının dibinden ayrılmamaya da kararlıdır. Bu, bana çok ilginç bir deneyim yaşattı. Aynı mezar odasının içinde bir mezar daha bulunmaktadır; Sayid Umar adındaki başka bir hocasının mezarı. Sayid Umar’ın doğum tarihi bilinmiyor ama Timur’un babasının arkadaşı olduğu bilgisi var. O mezarının başında uzunca bir ağaç ve ağacın ucunda bağlanmış bir at kuyruğu vardır. Türklerin tarihinde savaşa giderken at kuyruğunu bağlamak adeti vardır. Atın kuyruğunu bağlamak, bir savaş hazırlığı işareti olarak görülür. İnançlarla da bir ilgisi vardır; Göktürklerde atın kuyruğunu bağlamak, manevi olarak atın ve binicisinin korunması için yapılırdı. Bu, bir tür şaman geleneği gibi duruyor ama emin değilim.
Son kısımda konu biraz kaymış gibi dursa da, ana fikir olarak şunları söylemeliyiz: Timur, hayatı boyunca hocalarını dinledi. Kurduğu düzeni buna göre kurdu ve bugün kendi halkı tarafından gerçekten özlem ve rahmetle anılıyor. Gurur duyuyorlar. Bence duymalılar.
**Seyyahöğretmen**
10 Ağustos 2024
Semerkand
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder