26 Eylül 2023 Salı

LATİN AMERİKA'NIN KESİK DAMARLARI


 Latin Amerika’nın Kesik Damarları

2023 yılının yazını Güney Amerika’da geçirdim desem abartmış olmam. İstanbul’dan kalkan uçağım Önce Brezilya’ya indi.Ardından Saopaolo, Buenos Aires, Patagonya, Mendoza, Santiago, Lapaz, Cusco, Lima, Kito, Bogota, Medellin, Cartagena, Karakas yolunda ömrümün sonuna kadar hatırlayacağım bir seyahat yaptım. Bu turda okulları, sokak yemeklerini, otobüsleri, şaraplar, sahilleri, dağları, kıyafetleri, endemik türleri, tarihi mekanları, ekonomiyi, sanatı, suçu, binaları gördüm. Her gördüğüm şeyden bir mana çıkarma çabası zor tabi. Tadını çıkarmaya da çok çalıştım ve  yol boyunca biraz  canım sıkılsa da  bir kitap okudum. Latin Amerika’nın Kesik Damarları… Sinirlerim biraz bozuk…Hala…

Galeano… Solcu abimiz. Doğal olarak içine doğduğu coğrafyaya çok boyutlu bir gözlükle bakabilen, entelektüel ve biraz da insan türünün vahşileşebilme kapasitesine karşı kalbı kırık…

 

Çoğumuz ‘’Aynalar’’ ile tanıyoruz kendisini ama bence baş yapıtı ‘’Latin Amerika’nın Kesik Damarları.’’ Bu kitabın adındaki ofansiflik yaşam için damarların kesik olmaması yönünde bir işaret fişeği gibi dursa da okurken aklımdan çıkmayan başka  damarlar var.

 

Sömürge tarihi temelde şan, şöhret, altın, gümüş vs. üzerine bina edildi. Altın ve gümüş aslında madencilik faaliyetlerinin  bir bakıma temelidir ve madencilikte ‘’damar’’ kelimesi çok kullanılır. Rezervin miktarı ve türünden bahsederken kullanılan damar kelimesi  tabiri caizse ‘’cuk’’ oturuyor. Latin  Amerika’nın damarlarını iki bakımdan da kestiler. Galeano da geride kalan çöplüğün betimlemesini sol elini yumruk yaparak yaptı. Bize de okumak düşebilir.

Neyi okumak…

Latin Amerika coğrafyası, tarih boyunca çeşitli kültürlerin, insanların ve mücadelelerin sahnesi olmuştur. Bu renkli kıtanın karmaşık geçmişi, bugünün toplumsal ve siyasi dinamiklerinin köklerini oluştururken, "Latin Amerikanın Kesik Damarları" adlı kitap, bu derinliklere dalmamıza olanak tanıyan bir kapı aralıyor.

Yazarın kâh tarihçi, kâh gezgin, kâh gözlemci kimliğiyle kaleme aldığı bu kitap, Latin Amerika'nın çeşitli yönlerini inceliyor. Adeta bir yazar-araştırmacının gözünden kıtayı keşfe çıkıyormuşçasına, okuyucuyu bu büyüleyici coğrafyada bir yolculuğa çıkarıyor.

Kitabın en büyük güçlerinden biri, yazarın dilini ustalıkla kullanmasıdır. Kelimelerin dansıyla, yerel renklerin, kokuların, tarihlerin canlı bir şekilde resmedilmesi, okurun koltuğundan kalkıp bu ülkeleri geziyormuş hissini uyandırır. Her cümlenin arkasında yatan derin bir bilgi ( 1915 yılındaki kahve ticaretinin ekonomisini araştırmak gibi) ve gözlem yatarken, yazarın özgün üslubu, kitabı daha da çekici kılıyor.

Kitap, Latin Amerika'nın tarihsel süreçlerini, yerel halkların yaşadığı zorlukları, yerel kültürlerin zenginliklerini ve bu kıtayı saran siyasi fırtınaları ele alıyor.  Latin Amerika'da yaşayan insanların deneyimleri, mücadeleleri ve umutları, okuyucunun bu kıtanın insanlarıylar daha derinlemesine empati kurmamıza yardımcı oluyor.

 

 

 

Ayrıca, kitap Latin Amerika'nın çeşitliliğini vurguluyor. Farklı ülkelerin ve toplulukların tarihleri, kültürleri ve sosyal dinamikleri, kitabın sayfalarında bir mozaik gibi bir araya getirilmiştir. Bu, Latin Amerika'nın karmaşıklığını ve çeşitliliğini anlamamıza yardımcı olurken, aynı zamanda bu coğrafyanın bir bütün olarak nasıl şekillendiğini gösteriyor. Özellikle Afrika’dan göçen ya da köle olarak getirilen insanların sadece bedenlerini değil, danslarını, yemeklerini, ağıtlarını, enstrümanlarını da yanında getirerek melez kültürün  varolma şeklini de ele alıyor.

"Latin Amerikanın Kesik Damarları," Latin Amerika hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen herkes için ilgi çekici bir okuma sunuyor. Bu kitap, sadece bir coğrafyanın tarihini değil, aynı zamanda insan doğasının evrenselliğini ve dayanıklılığını da gösteriyor. Latin Amerika'yı ve onun derin damarlarını keşfetmek isteyenler için bu kitap, kesinlikle tavsiye edeceğim bir başvuru kaynağıdır.

 

Bu seyahattin başat amacı olan eğitimi  ele alacak olursak karşımıza  atahmin edilebilir  bir tablo çıkıyor. Tahmin edilebilir oluşunun nedeni belki benim benzer şeyleri dünyanın çok değişik yerlerinde görmüş olmamdır. İngiliz, Fransız, İspanyol ya da Portekiz sömürgesi olmuş ve görece geri kalmış toplumların yapısında bezerlikler var. Eğitim alanındaki benzerlikler ise benim için artık tahmin edilebilir seviyede diyebilirim.

Latin Amerika'nın sömürge tarihi, Avrupalı keşifçilerin 15. yüzyılın sonlarından itibaren bu kıtayı keşfetmeye başladığı dönemle başlar. İspanyol ve Portekizli sömürgeciler, özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda büyük topraklar elde ettiler ve bu bölgeleri Avrupa'nın emperyal güçlerinin egemenliği altına aldılar. Bu dönemde, Latin Amerika yerli halkları olan Maya, Aztek, İnka gibi medeniyetlere ev sahipliği yapmaktaydı.

Sömürgecilik döneminde, yerli halklar köleleştirildi, zorla çalıştırıldı ve yerlerinden edildi. Bu dönemde Avrupalılar, Latin Amerika'da yerel kaynakları sömürdüler ve büyük toprak sahipleri olarak yerleştiler. Ayrıca, Katolik Kilisesi de bu dönemde Latin Amerika'ya Hristiyan’laştırma amacıyla gelerek büyük bir etki yarattı ve birçok Katolik okulu ve manastır kurdu.

Sömürgecilik döneminde, eğitim de büyük ölçüde kilise tarafından kontrol edildi. Katolik Kilisesi, yerli halkları Hristiyanlığa döndürmek amacıyla okullar açtı ve bu okullarda yerel dillerin yanı sıra İspanyolca ve Portekizce öğretildi. Ancak bu okulların amacı genellikle yerli halkları Avrupalı kültüre entegre etmek ve onları köle emeği olarak kullanmak oldu.Sömürge tarihi, kilisenin dünya genelinde etkinliğini fazlalaştırdı ya da  sömürmek için kilisenin çok uygun bir araç olduğunu farkeden fatihler elbette bundan faydalanacaktı. Kilisenin eğitim üzerine etkilerine ise başka bir örnek daha vermek isterim. 1893’te yapılan bir sayımda Anadolu’da 710 tane yabancı okulu tespit edilmiştir. Bu okullardan 20-30 tanesinde eğitim öğretim faaliyetleri devam etmektedir. Sayının o dönemde yüksek olmasının özel bir nedeni var. O dönemde kiliselerin bahçesinde bir tane de okul bulunuyordu.

 

Bugün Afrika’nın hangi kentine giderseniz gidin  okulların bahçesinde bir kilise görürsünüz. Bu, dini yaygınlaştırmak içindir ya da kiliselerin bahçesinde bir okul görürsünüz. Bu da eğitimi dinileştirmek içindir.



19.  yüzyılın ortalarında, Latin Amerika'da bağımsızlık hareketleri patlak verdi ( Simon Bolivar’ın etkisini ayrıca tartışacağız. Bu yazının içinde pek yeri yok sadece.) ve birçok ülke bağımsızlığını kazandı. Bu dönemde eğitim sistemi de değişmeye başladı. Birçok Latin Amerika ülkesi, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra kamu eğitimini teşvik etti ve ulusal eğitim sistemleri kurdu. Eğitim, artık sadece kilisesi tarafından kontrol edilmiyor, daha laik bir yapıya sahip hale geldi.

Günümüzde, Latin Amerika'da eğitim, her ülkenin kendi eğitim politikalarına ve ihtiyaçlarına bağlı olarak farklılık göstermektedir. Ancak, bölgedeki eğitim sistemi genellikle birçok zorlukla karşı karşıyadır, özellikle eşitsizlik ve erişim konularında. Bazı bölgelerde, yetersiz altyapı, nitelikli öğretmen eksikliği ve düşük okuryazarlık oranları gibi sorunlar eğitim kalitesini etkileyebilir.

Sonuç olarak, Latin Amerika'nın sömürge tarihi eğitim sistemini derinden etkiledi ve modern Latin Amerika'da eğitim hala önemli bir konudur. Ancak, bölge genelinde eğitim sistemlerini iyileştirmek ve eşitsizlikleri azaltmak için çeşitli çabalar devam etmektedir.

Latin toplumları refah, eğitim, tarihi miras, ortak hedefler için bir araya gelme ve sonunda  dünyanın bir yerine sıkışma  hali bakımından bize çok benziyor. Refahın etkileri bakımından da şöyle bir durum söz konusu…

Latin Amerika'daki refahın eğitim üzerine etkileri oldukça karmaşıktır ve birçok farklı faktörü içerir. Eğitim, bir ülkenin ekonomik kalkınması, sosyal eşitsizlikleri azaltması ve insanların yaşam kalitesini artırması açısından önemli bir rol oynar.

Latin Amerika'daki refahın eğitim üzerine etkilerini açıklayan bazı anahtar noktalar şunlar olabilir.

  1. İstihdam Olanakları ve Gelir Düzeyi: İyi bir eğitim, bireylere daha fazla iş fırsatı sunar. Daha yüksek eğitim seviyelerine sahip insanlar, genellikle daha iyi ücretli işler bulma olasılıkları daha yüksektir. Bu da kişisel gelirlerin artmasına ve dolayısıyla refahın artmasına katkıda bulunur.
  2. İnsan Sermayesi Gelişimi: Eğitim, insanların yeteneklerini ve bilgi seviyelerini artırmalarını sağlar. Bu, toplumun insan sermayesini geliştirmesine yardımcı olur. Daha iyi eğitim almış bir nüfus, daha yaratıcı ve yenilikçi bir iş gücü oluşturabilir.
  3. Sağlık ve Beslenme: Eğitim, sağlık bilinci ve sağlıklı yaşam biçimlerini teşvik etme açısından önemlidir. İyi bir eğitim alan insanlar, sağlık hizmetlerine erişimde daha bilinçli olabilirler ve daha iyi beslenme alışkanlıkları geliştirme olasılıkları daha yüksektir. Bu da sağlıklı bir yaşam sürmeye yardımcı olur ve sağlık maliyetlerini azaltabilir.
  4. Sosyal Eşitsizliğin Azaltılması: Eğitim, toplumlar arasındaki sosyal eşitsizlikleri azaltma potansiyeline sahiptir. Eşit eğitim fırsatları sunmak, fakir ailelerin çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamada önemli bir rol oynar ve toplumsal hareketlilik şanslarını artırabilir.
  5. Sosyal İstikrar: Eğitim, toplumun daha bilinçli ve katılımcı bir şekilde yönetim süreçlerine katılmasına yardımcı olabilir. Bu, politik istikrarı artırabilir ve toplumsal sorunların barışçıl yollarla çözülmesine katkıda bulunabilir.

Ancak, Latin Amerika'da eğitim sistemi sık sık çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu zorluklar arasında eşitsizlik, nitelikli öğretmen eksikliği, düşük okuryazarlık oranları, okula devamsızlık ve altyapı eksikliği gibi faktörler bulunmaktadır. Bu sorunlar, refahın eğitim üzerindeki olumlu etkilerini sınırlayabilir.

Sonuç olarak, Latin Amerika'daki refahın eğitim üzerindeki etkisi çok önemlidir. İyi bir eğitim sistemi, ekonomik kalkınma, sosyal eşitsizliklerin azaltılması ve insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunabilir. Ancak, bu olumlu etkilerin gerçekleşmesi için eğitim sistemlerinin iyileştirilmesi ve eşit erişimin sağlanması gerekmektedir.

 

Kısacası Latin Amerika’nın Kesik Damarları  bilgilendirici bir metin gibi dursa da yaşanan acı tarihin  betimlemesini duygusal bir şekilde ele alıyor. Ben okurken biraz hayıflanarak okumuş olabilirim. Galeano, Aynalar’da  üzerimde olumlu bir etki bırakmıştı ama Latin Amerika’nın Kesik Damarları’nda kalbimi de kazandı. Entelektüel sorumluluğunu yerine  getiren, duyduklarını, bildiklerini, deneyimlediklerini, araştırdıklarını hem cesaret göstererek  hem de vicdani bir sorumluluk ortaya koyarak paylaşmış.

Tavsiye ederim. Biraz da siz sinir olun!



Bu arada abimiz de burada. Bence karizmatik bir ihtiyar. 





 

Şahin Çevik

17 Temmuz 2023 Buenos Aires -Arjantin

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder