İnsanlığın Çok Kısa Tarihi
Hayatın nasıl bu hale geldiğini anlamak için
yerleşik hayata geçmeyi, dinleri, tarım toplumu olmayı ya da sanayi devrimini
başlangıç noktası kabul eden görüşler mevcut.
Ben biraz daha geri gitmek istiyorum. Çok
erkene, dünya oluşmadan önceki bir zamana gitmek istiyorum.
Daha geriye gidilmemiş bir noktaya…
Toz ve kayaların uzayda serbest şekilde
bulunduğu bir zamandan başlamak istiyorum. 4.5 milyar yıl önce gezegenimiz bir
cehennem gibiydi. Bin dereceden sıcak ve zehirli.
Katı bir yüzey henüz yok. Sonsuz bir lav
okyanusu… Uzaydaki bitmeyen hareketlilik gök cisimlerinin birbirine çarpması ve
enkaz…
Başlayalım…
Yerçekimi dünyamızın formunu oluşturdu.
Yavaşça oluşturdu hem de. Bu süreyi 600 milyon yıl olarak düşünebiliriz.
Uzaydaki hareketlilik devam etti. Meteorlar dünyamıza inmeye devam etti.
İnerken de yanında su kristallerini getirdi. Milyonlarca yıl boyunca yağan
meteorlar kabuğu henüz oluşmuş dünyamızın formunu iyice belirginleştirdi. Artık
dünyamızın suyu var. Bu aşamada ay dünyamızın yüzeyinde büyük gelgitler
oluşturuyor.
Şu anda yaklaşık 400 000 km uzakta ama o
zamanlar sadece 22 000 km uzaktaydı. Zamanla ay uzaklaştı. Dünyanın dönüş hızı
yavaşladı. Dünyamızın soğuyan kabuğunun üzerinde denizler oluştu. Bunlar olup biterken
derinlerdeki büyük bir güç hala varlığını sürdürdü. Daha sonraları kaderimizi
defalarca değiştirecek olan derinlerdeki lav denizinden bahsediyorum. Yeni
doğmuş gezegenin derinlerinden gelen kuvvet volkanik dağları oluşturdu.
Daha önce gezegenimize su getiren göktaşları
yine yağdı. Yine yağacak ama bu sefer sadece su değil, karbon, ilkel proteinler
ve amino asitler taşıdı. Dünyamızı mahveden meteorlar gökyüzünü bulutlarla
kapladı. Güneşin ışınları buralara ulaşamaz oldu.
Hızlanıyoruz.
Güneş ışığını engelleyen bulutlar yeryüzünün
donmasına sebep oldu.
Yerin derinlerindeki öfke kimyasal bir çorba
olan denizlerle bir araya gelip gezegenin oluşmasında çok önemli bir aşamayı
ortaya koydu. Mikroskobik yaşam başladı.
Milyonlarca yıl bu şekilde devam etti.
Denizlerin dibinde stromatolit denilen bir
bakteri dağı oluştu geride kalan milyonlarca yıl içinde. Aslında bu an belki de
en önemli kırılmanın gerçekleştiği andır. Çünkü bu bakteri yığınları
karbondioksiti ve güneş ışığını alarak ilk defa glikoz ve oksijen üretti. Bu
gerçek bir değişim.
Oksijen okyanusun her yerine yayıldı. Sudaki
soğumuş halde bulunan lavlar de oksijenle bir araya gelince paslandı. Paslanmış
olan lav ise okyanusların dibine çöktü.
Bir gün bu minerali araba, ev, çatal, kılıç vs. yapmak için
kullanacağız. Onu tanıyorsunuz, demir.
Oksijen sadece denizin dibindeki yaşamı değil
havayı de etkiledi. Yeni doğmuş gezegenimizin
resmen havası değişti.
İlerliyoruz.
Yaşamı bu ilkel bakteri yığınlarına borçlu
olduğumuzu söylemekten çekinmemeliyiz.
Bu aşama bugünden 3.5 milyar yıl öncesine denk
geliyor ve yaklaşık olarak 2 milyar yıl boyunca devam etti. Yani bu günden 1.5
milyar yıl öncesine kadar.
Henüz hayat yok denebilir. Ya da kısmen var…
Dünyamızın ilk zamanlarında bir gün 6 saat kadardı. Geride kalan 3 milyar
yıllık sürede hızımız azaldı ve artık 16 saat. 1.5 milyar yıl öncesinden bahsediyorum.
Bu aşamada gezegenimizde pek bir şey yok ama çok
özel bir şey var. Diğer gezegenlerden farklı olarak… Okyanusumuzun kabuğu kırıldı. Derinlerdeki
büyük güç tam da bu aşamada büyük etki ile süper kıtayı ediyor. Yaklaşık 2 milyar
yıldır oksijen üreten stromatolitler varlığını hala sürdürüyor. Bildiğimiz manada bir yaşam hala yok.
Dünya yavaşlamaya devam ediyor.
750 milyon yıl önce ise süper kıta ikiye
ayrılıyor. Bugün Amerika ve diğerleri dediğimiz kıtalar oluştu. Yoğun volkanik hareketler atmosferimizi
karbondioksit ile doldurdu. Asit yağmurları başladı. Atmosferdeki karbondioksit
kayaçlar tarafından emildi. Ama güneş ışığı bir kere daha yeryüzüne ulaşamaz
oldu. Sıcaklık yaklaşık 50 derece azaldı. Bu durum dünyamızı 650 milyon yıl
önce buzul hale getirdi. Daha çok buz daha çok emilmeyen güneş ışığı demektir. Bu
da yine daha çok buz demektir. İşte bu
anda gezegenimiz tamamen buz küresi haline geldi. Tamamen.
Bu zamanı çizgi filmlerden biliyoruz
diyemeyiz. O çok sonraları... Peki, arada neler oldu. Biraz da oraya bakalım.
Zaman ilerliyor.
Bu buzu eritecek bir güç gerekiyor. Dünyanın
derinlerinde bir yerlerde güneşten daha sıcak bir güç var biliyoruz.
Derinlerdeki lav denizine muhtacız.
Ve evet, gerçekleşiyor. Volkanlardan çıkan
sıcak gazlar 15 milyon sonra buzları eritmeye başladı. Harika bir döngü. Buzlar
eriyince yer kabuğunun üzerindeki yük ortadan kalktı. Volkanlar daha da
hızlandı.
Buz erirken gerçekleşen kimyasal tepkimeler
oksijenin oluşma hızını da artırdı. İşte bu an yaşam için pek bir elverişli.
Dünya bu sefer gerçekten uyanıyor gibi.
600 milyon yıl öncesinden bahsediyoruz. Hz. İsa
hala ortalarda yok. İş oraya da gelecek.
Devam edelim.
Birinci buz devrinde ilkel mikroskobik formlar
da yok oldu galiba.
Hayır; yok olmadı, evrim geçirdi.
İlk defa çok hücreli organizmalara denk geliyoruz.
Dünya ilerliyor.
Artan oksijen seviyesi omurgasız yaşamı
beraberinde getirdi. Okyanuslardaki hayat canlandı. Mikroskobik bakterilerden
ilkel hayvanlara geçtiğimiz aşama budur. Milyonlarca yıl geçti ve ilk defa bir
omurgalı canlı ortaya çıktı. Bizi ayakta tutan omurgamızın en ilkel hali… Yaratıklar
bilindik formlarını bulmaya başladı ve yukarıda henüz bir şey yok.
Yaratık diyor, evrimi anlatıyor demeyin
kalbimi kırarsınız.
Karada 460 milyon kadar önce bitkiler ve
sürünen yaratıklar henüz yok. Oksijen ve sıcaklık seviyesi makul düzeyde ama
henüz bir şey yok.
Sebebi güneş... Ölümcül radyasyon karaları
etkisi altına almış durumda. Atmosfer henüz işlevsel değil. Ozon tabakası 120
milyon yıl boyunca kalınlaşıyor ve karada yaşam için şartlar biraz daha iyi
sanki. Radyasyona karşı artık bir kalkanımız var.
Bir saniye, bitkiler artık karada. Sadece
basit yosunlar değil. Bitkiler karada ise daha çok oksijen var demektir. Suyun
içinde de hareketlilik devam ediyor.
Milyonlarca yıllık evrim denizlerin dibinde güçlüleri daha güçlü hale getirmiş
olmalı. Ve geldik en özel yere.
Denizlerden tetrapodlar çıkıyor. Yeryüzündeki bitki yaşamı karın doyurmak için
elverişli artık. Bu olaylar 14 yılda falan olmuyor. 15 milyon yıl gibi bir
süreden bahsediyoruz.
Durmadan değişen, gelişen, farklılaşan, evrim
geçiren bir gezegenin bugünkü çocuklarıyız. Devam edelim.
360 milyon yıl önce karada yaşamaya başlayan
sürüngenler yine milyonlarca yıl boyunca evrimleşerek diğer canlıları var etti.
Değişim sadece hayvanlar için değil elbette.
Bitkiler de değişen, gelişen şartlara uyum sağlayarak sporla ve tohumla üremeye
başladılar. Bitkilerin tohumları diğer canlıların ve rüzgârın etkisiyle daha
uzaklara gitti.
Yeryüzü artık su, bitkiler, sürüngenler,
böcekler hatta uçuşan böceklerle kaplı.
Bu dönemin gayet doğal bir ortamda var olan sonsuz
bitki varlığı yaşadığı gibi ölecek de. Özünde organik bir yapıda olan bu bitkiler
zaman içinde kayaların ve toprağın altında kalacak ve bizler daha sonraları ona
kömür ya da petrol diyeceğiz. Evimizi onlar sayesinde ısıtıyoruz. Tandık gelmiş
olmalı… 300 milyon yıl öncesine dayanan bir anı diyelim.
Zaman ilerlemeye devam ediyor.
Hayat güzel mavi gezegenimizi tamamen kaplamış
durumda…
50 milyon yıl kadar ilerleyelim. Dinozor
değiller ama sürü halinde dolaşan devasa kertenkeleler Sibirya düzlüklerinde
dolaşıyor. Otçul kertenkeleler. Elbette evrim etobur canlıları da getirdi.
Dünyanın varlığına her defasında etki eden
derinlerdeki güç tam bu anda tekrar devreye giriyor. Bir tane yanardağın
patlamasından bahsetmiyorum. Bütün gezegenin her yerinde çatlaklar oluşuyor ve dünya
gezegeni bir kere daha cehenneme dönüyor. Galiba ilk defa bir türler yok
oluyor. Patlama olmayan yerlerdeki hayvanlar ise diğer yerlerden gelen küllerin
ve zehirli gazların etkisi ile ölüyor.
Sülfür gazı yağmurla birleşince asit
yağmurları da beraberinde geldi. Dediğim gibi dünya bir kere daha cehenneme
döndü. Ve tabii ki iklim ve atmosferimiz yine değişti.
Bitkilerin öldüğü bir gezegende oksijen olmaz
tabi. Bu durum denizlerdeki yaşamı da etkiledi. Denizlerin dibinde bulunan
pembe yosunlar oksijene çok ihtiyaç duymadan yaşayabiliyor olmalı.
Okyanusların pembe olduğunu hayat etsenize.
Harika bir şey bu… Bu sefer ısınan dünya derinlerdeki metan gazını yukarıya, atmosfere
çıkardı. Isınan hava daha çok ısındı. Patlamalar yarım milyon yıl boyunca devam
etti ve lav her yerde. Hayatın neredeyse tamamı yok oldu.
Ama bir saniye... Dünya kendini tedavi
edebiliyor. Bunu çok kere gördük. Hava normale dönüyor. Asit yağmurları bitince
bitkiler yeniden geliyor. Hayatını bir biçimde devam ettirebilenler evrim geçiriyor
ve biz onlara dinozor diyoruz.
Bundan yaklaşık 220 milyon yıl kadar
öncesinden bahsediyoruz. İlk
başladığımızda 4500 milyon yıl öncesinden konuşuyorduk.
Hayat oldukça ilerledi.
Dünya evcilleştirilemez bir biçimde hayatına
devam ediyor. 190 milyon yıl önce süper kıtamız tekrar kırıldı ve bildiğimiz
manada ilk defa kıtalar ortaya çıktı.
Hayat yeniden güçlenerek ilerliyor. Bereketli
bir yaşam alanı… Yaşam olunca ölümde oluyor. O dönemin ölümleri bugünkü petrolü
oluşturdu. Sabunlar, plastikler ve sentetik eşyalarımız. Yeniden tanıdık gelmiş
olmalı…
180 milyon yıl önce kıtalar birbirinden
uzaklaşmaya devam etti. New York dediğimiz yer eskiden batı Avrupa’da idi.
Kanada pasifik bölgesindeydi ama artık değil.
Derinlerdeki güç yeniden işe koyuldu ama bu
sefer türler yok olmadı. Daha sakin bir geçiş yaşadı canlılar. Sadece
birbirinden uzaklaştı. Ama gittikleri yerlere uyum sağladılar.
Dinozorlar geçici süreliğine dünyanın tek hâkimi
oldu. Kimse dinozorlara karşı koyamaz. Bir şey hariç. 180 milyon kadar önce
evren şakasını yine yaptı ve devasa bir göktaşı dünyamıza çarptı. Meksika
civarında bir yere...

Düşünsenize depremler, lavlar, tsunamiler,
göktaşları… Dünya gerçekten cehennem gibi. Ne bitkiler ne de hayvanlar buna
dayanabilir. O kadar da kötü olmayana
bir şeyler hala var aslında. Dinozorlar ölünce memeliler yaşamak için bir
fırsat buldu. Özellikle de toprağın altına gizlenen küçük memeliler. Bu sefer
sıra onlardaydı. Çıktılar. Her şeyi yiyebiliyor olmaları küçük dostlarımızı
hayatta tutmaya yaradı. Memeliler… Atalarımızın şansı diyelim… Yaklaşık 50
milyon yıl öncesinden bahsediyoruz bu aşamada. Memeli atalarımız evrim
geçiriyor. Maymun ve şempanzeden önceki atalarımız işte tam bu dönemde
yaşadılar. Tamam, dünya bu günkü formunda değil ama yine de göktaşı düşmüyor.
Bu da bir şey…
47 milyon yıl önce dünyanın hızı, atmosferi,
ortalama sıcaklığı bugünküne çok benziyordu. Hayat için elverişli ama kıtalar
hareketlendi bu sefer de. Hindistan, Asya’ya çarptı. Çarpmanın etkisiyle o
bölgede devasa dağlara oluştu. Bugün adına Himalayalar diyoruz. Hatta bir noktası epeyce yüksek. Adına
Everest diyoruz.
Dünya bir türlü sakinleşemedi. Ama olsun,
hayat güçleniyor. Himalayalar bugün eriyen karları ile milyarlarca insanın su
içmesini saplıyor.
Zaman ilerliyor.
20 milyon yıl öncesine kadar geldik. Yani biz
değil canlılar geldi. İnsan dünyada henüz yok. Henüz…
Afrika’nın doğu kıyısında yaşam çok güzel.
Bitkiler, hayvanlar, iklim, yiyecekler… Ama Hint okyanusundan gelen sıcak hava
güzel ortamı yok etti. Verimli yerler artık çölleşti. Beslenmek zorlaştı. Atalarımızın
ayağa kalkması gerekiyor. Çünkü açlar. Zaman çok hızlı ilerliyor aslında.
Bundan sadece 1.5 milyon yıl öncesinden bahsediyorum.



Kızıldeniz Batı Afrika’da yaşayan
atalarımızın karşıya geçmesi için elverişli hale geliyor. Yaklaşık 200 atamız Asya
ve Avrupa’ya yayıldı. İnsan atalarımız artık yerinde durmuyor. Sonraları onlara
seyyahogretmen falan diyeceğiz.
Avrupa’da 40 000 yıl önce nehirler donmuş
durumda. Karbondioksit seviyesi sıcaklığı azaltıyor. Bunu beklemiyorduk.
Dünyayı buzlar kaplıyor yeniden. İnsan atalarımız buna dayanabilecek mi? Bu
durum 20 000 yıl boyunca devam edecek.
Bir saniye, kuzeyde Sibirya ile Alaska
arasında buzdan bir köprü de oluşuyor. Atalarımız için yeni dünyanın yolu
olabilir bu. Oldu da. Tam 20 000 yıl öncesinden bahsediyoruz.
Bu zor zamanlarla mücadele eden atalarımız
için iyi bir haber var. Buz devri sona eriyor. 14 000 yıl öncesinden
bahsediyoruz.
Buzlar eriyor. Son defa göller denizler
ırmaklar oluşuyor. Buz kutuplara çekiliyor.
Artık insanlığın başardığı yerdeyiz. Dünyanın
her yerine yayılmış atalarımız öğrenmeyi, dini, ahlakı, eşyayı, sembolleri,
dilleri, kitapları, birayı ve İnstagramı yarattı.
Lütfen
‘’Eeee, insanlardan çok az bahsedilmiş gibi bir yorum yapmayınız.’’ Az
çünkü. Tarihi 24 saat gibi düşünecek olursak insan türü son saatin son
dakikalarına denk geliyor. Az!
4.5 milyar yıllık yolcuğumuz bu kadar basit
işte.
Kaynak:
National Geographic Doc
Sapiens
En son yazdığınızdan başladım sizi okumaya ama bayıldım yazı dilinize, aralarda güldürmenize de :) Güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık.
YanıtlaSilGüzel bir paylaşım olmuş değerli öğretmenimEğitim Haber
YanıtlaSil