21 Mart 2020 Cumartesi

İnsanlığın Çok Kısa Tarihi


İnsanlığın Çok Kısa Tarihi


Hayatın nasıl bu hale geldiğini anlamak için yerleşik hayata geçmeyi, dinleri, tarım toplumu olmayı ya da sanayi devrimini başlangıç noktası kabul eden görüşler mevcut.
Ben biraz daha geri gitmek istiyorum. Çok erkene, dünya oluşmadan önceki bir zamana gitmek istiyorum.

Daha geriye gidilmemiş bir noktaya…

Toz ve kayaların uzayda serbest şekilde bulunduğu bir zamandan başlamak istiyorum. 4.5 milyar yıl önce gezegenimiz bir cehennem gibiydi. Bin dereceden sıcak ve zehirli.
Katı bir yüzey henüz yok. Sonsuz bir lav okyanusu… Uzaydaki bitmeyen hareketlilik gök cisimlerinin birbirine çarpması ve enkaz…
Başlayalım…
Yerçekimi dünyamızın formunu oluşturdu. Yavaşça oluşturdu hem de. Bu süreyi 600 milyon yıl olarak düşünebiliriz.
Uzaydaki hareketlilik devam etti.  Meteorlar dünyamıza inmeye devam etti. İnerken de yanında su kristallerini getirdi. Milyonlarca yıl boyunca yağan meteorlar kabuğu henüz oluşmuş dünyamızın formunu iyice belirginleştirdi. Artık dünyamızın suyu var. Bu aşamada ay dünyamızın yüzeyinde büyük gelgitler oluşturuyor.


Şu anda yaklaşık 400 000 km uzakta ama o zamanlar sadece 22 000 km uzaktaydı. Zamanla ay uzaklaştı. Dünyanın dönüş hızı yavaşladı. Dünyamızın soğuyan kabuğunun üzerinde denizler oluştu. Bunlar olup biterken derinlerdeki büyük bir güç hala varlığını sürdürdü. Daha sonraları kaderimizi defalarca değiştirecek olan derinlerdeki lav denizinden bahsediyorum. Yeni doğmuş gezegenin derinlerinden gelen kuvvet volkanik dağları oluşturdu.
Daha önce gezegenimize su getiren göktaşları yine yağdı. Yine yağacak ama bu sefer sadece su değil, karbon, ilkel proteinler ve amino asitler taşıdı. Dünyamızı mahveden meteorlar gökyüzünü bulutlarla kapladı. Güneşin ışınları buralara ulaşamaz oldu.
Hızlanıyoruz.
Güneş ışığını engelleyen bulutlar yeryüzünün donmasına sebep oldu.
Yerin derinlerindeki öfke kimyasal bir çorba olan denizlerle bir araya gelip gezegenin oluşmasında çok önemli bir aşamayı ortaya koydu. Mikroskobik yaşam başladı.
Milyonlarca yıl bu şekilde devam etti.
Denizlerin dibinde stromatolit denilen bir bakteri dağı oluştu geride kalan milyonlarca yıl içinde. Aslında bu an belki de en önemli kırılmanın gerçekleştiği andır. Çünkü bu bakteri yığınları karbondioksiti ve güneş ışığını alarak ilk defa glikoz ve oksijen üretti. Bu gerçek bir değişim.
Oksijen okyanusun her yerine yayıldı. Sudaki soğumuş halde bulunan lavlar de oksijenle bir araya gelince paslandı. Paslanmış olan lav ise okyanusların dibine çöktü.  Bir gün bu minerali araba, ev, çatal, kılıç vs. yapmak için kullanacağız. Onu tanıyorsunuz, demir.

Oksijen sadece denizin dibindeki yaşamı değil havayı de etkiledi.  Yeni doğmuş gezegenimizin resmen havası değişti.
İlerliyoruz.
Yaşamı bu ilkel bakteri yığınlarına borçlu olduğumuzu söylemekten çekinmemeliyiz.
Bu aşama bugünden 3.5 milyar yıl öncesine denk geliyor ve yaklaşık olarak 2 milyar yıl boyunca devam etti. Yani bu günden 1.5 milyar yıl öncesine kadar.
Henüz hayat yok denebilir. Ya da kısmen var… Dünyamızın ilk zamanlarında bir gün 6 saat kadardı. Geride kalan 3 milyar yıllık sürede hızımız azaldı ve artık 16 saat. 1.5 milyar yıl öncesinden bahsediyorum.
Bu aşamada gezegenimizde pek bir şey yok ama çok özel bir şey var. Diğer gezegenlerden farklı olarak…  Okyanusumuzun kabuğu kırıldı. Derinlerdeki büyük güç tam da bu aşamada büyük etki  ile süper kıtayı ediyor. Yaklaşık 2 milyar yıldır oksijen üreten stromatolitler varlığını hala sürdürüyor.  Bildiğimiz manada bir yaşam hala yok.
Dünya yavaşlamaya devam ediyor.
750 milyon yıl önce ise süper kıta ikiye ayrılıyor. Bugün Amerika ve diğerleri dediğimiz kıtalar oluştu.  Yoğun volkanik hareketler atmosferimizi karbondioksit ile doldurdu. Asit yağmurları başladı. Atmosferdeki karbondioksit kayaçlar tarafından emildi. Ama güneş ışığı bir kere daha yeryüzüne ulaşamaz oldu. Sıcaklık yaklaşık 50 derece azaldı. Bu durum dünyamızı 650 milyon yıl önce buzul hale getirdi. Daha çok buz daha çok emilmeyen güneş ışığı demektir. Bu da yine daha çok buz demektir.  İşte bu anda gezegenimiz tamamen buz küresi haline geldi. Tamamen.

Bu zamanı çizgi filmlerden biliyoruz diyemeyiz. O çok sonraları... Peki, arada neler oldu.  Biraz da oraya bakalım.
Zaman ilerliyor.
Bu buzu eritecek bir güç gerekiyor. Dünyanın derinlerinde bir yerlerde güneşten daha sıcak bir güç var biliyoruz. Derinlerdeki lav denizine muhtacız.
Ve evet, gerçekleşiyor. Volkanlardan çıkan sıcak gazlar 15 milyon sonra buzları eritmeye başladı. Harika bir döngü. Buzlar eriyince yer kabuğunun üzerindeki yük ortadan kalktı. Volkanlar daha da hızlandı.
Buz erirken gerçekleşen kimyasal tepkimeler oksijenin oluşma hızını da artırdı. İşte bu an yaşam için pek bir elverişli. Dünya bu sefer gerçekten uyanıyor gibi.
600 milyon yıl öncesinden bahsediyoruz. Hz. İsa hala ortalarda yok. İş oraya da gelecek.
Devam edelim.
Birinci buz devrinde ilkel mikroskobik formlar da yok oldu galiba.
Hayır; yok olmadı, evrim geçirdi.
İlk defa çok hücreli organizmalara denk geliyoruz.
Dünya ilerliyor.
Artan oksijen seviyesi omurgasız yaşamı beraberinde getirdi. Okyanuslardaki hayat canlandı. Mikroskobik bakterilerden ilkel hayvanlara geçtiğimiz aşama budur. Milyonlarca yıl geçti ve ilk defa bir omurgalı canlı ortaya çıktı. Bizi ayakta tutan omurgamızın en ilkel hali… Yaratıklar bilindik formlarını bulmaya başladı ve yukarıda henüz bir şey yok. 
Yaratık diyor, evrimi anlatıyor demeyin kalbimi kırarsınız.
Karada 460 milyon kadar önce bitkiler ve sürünen yaratıklar henüz yok. Oksijen ve sıcaklık seviyesi makul düzeyde ama henüz bir şey yok.
Sebebi güneş... Ölümcül radyasyon karaları etkisi altına almış durumda. Atmosfer henüz işlevsel değil. Ozon tabakası 120 milyon yıl boyunca kalınlaşıyor ve karada yaşam için şartlar biraz daha iyi sanki. Radyasyona karşı artık bir kalkanımız var.
Bir saniye, bitkiler artık karada. Sadece basit yosunlar değil. Bitkiler karada ise daha çok oksijen var demektir. Suyun içinde de hareketlilik devam ediyor.  Milyonlarca yıllık evrim denizlerin dibinde güçlüleri daha güçlü hale getirmiş olmalı.  Ve geldik en özel yere. Denizlerden tetrapodlar çıkıyor. Yeryüzündeki bitki yaşamı karın doyurmak için elverişli artık. Bu olaylar 14 yılda falan olmuyor. 15 milyon yıl gibi bir süreden bahsediyoruz.
Durmadan değişen, gelişen, farklılaşan, evrim geçiren bir gezegenin bugünkü çocuklarıyız. Devam edelim.
360 milyon yıl önce karada yaşamaya başlayan sürüngenler yine milyonlarca yıl boyunca evrimleşerek diğer canlıları var etti.
Değişim sadece hayvanlar için değil elbette. Bitkiler de değişen, gelişen şartlara uyum sağlayarak sporla ve tohumla üremeye başladılar. Bitkilerin tohumları diğer canlıların ve rüzgârın etkisiyle daha uzaklara gitti.
Yeryüzü artık su, bitkiler, sürüngenler, böcekler hatta uçuşan böceklerle kaplı.


İnsan hala yok…
Bu dönemin gayet doğal bir ortamda var olan sonsuz bitki varlığı yaşadığı gibi ölecek de. Özünde organik bir yapıda olan bu bitkiler zaman içinde kayaların ve toprağın altında kalacak ve bizler daha sonraları ona kömür ya da petrol diyeceğiz. Evimizi onlar sayesinde ısıtıyoruz. Tandık gelmiş olmalı… 300 milyon yıl öncesine dayanan bir anı diyelim.


Zaman ilerlemeye devam ediyor.
Hayat güzel mavi gezegenimizi tamamen kaplamış durumda…
50 milyon yıl kadar ilerleyelim. Dinozor değiller ama sürü halinde dolaşan devasa kertenkeleler Sibirya düzlüklerinde dolaşıyor. Otçul kertenkeleler. Elbette evrim etobur canlıları da getirdi.
Dünyanın varlığına her defasında etki eden derinlerdeki güç tam bu anda tekrar devreye giriyor. Bir tane yanardağın patlamasından bahsetmiyorum. Bütün gezegenin her yerinde çatlaklar oluşuyor ve dünya gezegeni bir kere daha cehenneme dönüyor. Galiba ilk defa bir türler yok oluyor. Patlama olmayan yerlerdeki hayvanlar ise diğer yerlerden gelen küllerin ve zehirli gazların etkisi ile ölüyor.
Sülfür gazı yağmurla birleşince asit yağmurları da beraberinde geldi. Dediğim gibi dünya bir kere daha cehenneme döndü. Ve tabii ki iklim ve atmosferimiz yine değişti.
Bitkilerin öldüğü bir gezegende oksijen olmaz tabi. Bu durum denizlerdeki yaşamı da etkiledi. Denizlerin dibinde bulunan pembe yosunlar oksijene çok ihtiyaç duymadan yaşayabiliyor olmalı.
Okyanusların pembe olduğunu hayat etsenize. Harika bir şey bu… Bu sefer ısınan dünya derinlerdeki metan gazını yukarıya, atmosfere çıkardı. Isınan hava daha çok ısındı. Patlamalar yarım milyon yıl boyunca devam etti ve lav her yerde. Hayatın neredeyse tamamı yok oldu.

Ama bir saniye... Dünya kendini tedavi edebiliyor. Bunu çok kere gördük. Hava normale dönüyor. Asit yağmurları bitince bitkiler yeniden geliyor. Hayatını bir biçimde devam ettirebilenler evrim geçiriyor ve biz onlara dinozor diyoruz.
Bundan yaklaşık 220 milyon yıl kadar öncesinden bahsediyoruz.  İlk başladığımızda 4500 milyon yıl öncesinden konuşuyorduk.
Hayat oldukça ilerledi.

Dünya evcilleştirilemez bir biçimde hayatına devam ediyor. 190 milyon yıl önce süper kıtamız tekrar kırıldı ve bildiğimiz manada ilk defa kıtalar ortaya çıktı.
Hayat yeniden güçlenerek ilerliyor. Bereketli bir yaşam alanı… Yaşam olunca ölümde oluyor. O dönemin ölümleri bugünkü petrolü oluşturdu. Sabunlar, plastikler ve sentetik eşyalarımız. Yeniden tanıdık gelmiş olmalı…

180 milyon yıl önce kıtalar birbirinden uzaklaşmaya devam etti. New York dediğimiz yer eskiden batı Avrupa’da idi. Kanada pasifik bölgesindeydi ama artık değil.
Derinlerdeki güç yeniden işe koyuldu ama bu sefer türler yok olmadı. Daha sakin bir geçiş yaşadı canlılar. Sadece birbirinden uzaklaştı. Ama gittikleri yerlere uyum sağladılar.
Dinozorlar geçici süreliğine dünyanın tek hâkimi oldu. Kimse dinozorlara karşı koyamaz. Bir şey hariç. 180 milyon kadar önce evren şakasını yine yaptı ve devasa bir göktaşı dünyamıza çarptı. Meksika civarında bir yere... 

Bu çarpışma hayatı sonlandıracak kadar büyük bir enerji yaydı. Sonra diğer göktaşları dünyamızın her yerine çarpmaya devam etti. Dünya tekrardan bir cehennem yeri...
Düşünsenize depremler, lavlar, tsunamiler, göktaşları… Dünya gerçekten cehennem gibi. Ne bitkiler ne de hayvanlar buna dayanabilir.  O kadar da kötü olmayana bir şeyler hala var aslında. Dinozorlar ölünce memeliler yaşamak için bir fırsat buldu. Özellikle de toprağın altına gizlenen küçük memeliler. Bu sefer sıra onlardaydı. Çıktılar. Her şeyi yiyebiliyor olmaları küçük dostlarımızı hayatta tutmaya yaradı. Memeliler… Atalarımızın şansı diyelim… Yaklaşık 50 milyon yıl öncesinden bahsediyoruz bu aşamada. Memeli atalarımız evrim geçiriyor. Maymun ve şempanzeden önceki atalarımız işte tam bu dönemde yaşadılar. Tamam, dünya bu günkü formunda değil ama yine de göktaşı düşmüyor. Bu da bir şey…
47 milyon yıl önce dünyanın hızı, atmosferi, ortalama sıcaklığı bugünküne çok benziyordu. Hayat için elverişli ama kıtalar hareketlendi bu sefer de. Hindistan, Asya’ya çarptı. Çarpmanın etkisiyle o bölgede devasa dağlara oluştu. Bugün adına Himalayalar diyoruz.  Hatta bir noktası epeyce yüksek. Adına Everest diyoruz.
Dünya bir türlü sakinleşemedi. Ama olsun, hayat güçleniyor. Himalayalar bugün eriyen karları ile milyarlarca insanın su içmesini saplıyor.
Zaman ilerliyor.
20 milyon yıl öncesine kadar geldik. Yani biz değil canlılar geldi. İnsan dünyada henüz yok. Henüz…
Afrika’nın doğu kıyısında yaşam çok güzel. Bitkiler, hayvanlar, iklim, yiyecekler… Ama Hint okyanusundan gelen sıcak hava güzel ortamı yok etti. Verimli yerler artık çölleşti. Beslenmek zorlaştı. Atalarımızın ayağa kalkması gerekiyor. Çünkü açlar. Zaman çok hızlı ilerliyor aslında. Bundan sadece 1.5 milyon yıl öncesinden bahsediyorum.
Homo Erektus’tan bahsetmenin zamanı geldi. Ayağa kalmış maymun ya da evrim geçirmiş maymun ya da ilk insan atalarımız…








Bu aşama aşırı önemli bence. İnsanlık tarihi burada başlıyor. Bir kere ellerini kullanmaya başladı insan. Eller her şeyi yapabilir. Yaptı da. Camdan dışarı bakın anlarsınız beni…





Zaman yine hızlanıyor. Artık milyon yıllar ifadesini kullanmıyoruz. 70 000 yıl öncesine geliyoruz. Bu aşamada Noah Harari’nin ‘’Sapiens’’ adlı kitabını hatırlatmak isterim. Harari meseleyi tam buradan alır ve insanlığın tarihini yorumlar. 

Kızıldeniz Batı Afrika’da yaşayan atalarımızın karşıya geçmesi için elverişli hale geliyor. Yaklaşık 200 atamız Asya ve Avrupa’ya yayıldı. İnsan atalarımız artık yerinde durmuyor. Sonraları onlara seyyahogretmen falan diyeceğiz.
Avrupa’da 40 000 yıl önce nehirler donmuş durumda. Karbondioksit seviyesi sıcaklığı azaltıyor. Bunu beklemiyorduk. Dünyayı buzlar kaplıyor yeniden. İnsan atalarımız buna dayanabilecek mi? Bu durum 20 000 yıl boyunca devam edecek.
Bir saniye, kuzeyde Sibirya ile Alaska arasında buzdan bir köprü de oluşuyor. Atalarımız için yeni dünyanın yolu olabilir bu. Oldu da. Tam 20 000 yıl öncesinden bahsediyoruz.

Bu zor zamanlarla mücadele eden atalarımız için iyi bir haber var. Buz devri sona eriyor. 14 000 yıl öncesinden bahsediyoruz.
Buzlar eriyor. Son defa göller denizler ırmaklar oluşuyor. Buz kutuplara çekiliyor.
Artık insanlığın başardığı yerdeyiz. Dünyanın her yerine yayılmış atalarımız öğrenmeyi, dini, ahlakı, eşyayı, sembolleri, dilleri, kitapları, birayı ve İnstagramı yarattı.
Lütfen  ‘’Eeee, insanlardan çok az bahsedilmiş gibi bir yorum yapmayınız.’’ Az çünkü. Tarihi 24 saat gibi düşünecek olursak insan türü son saatin son dakikalarına denk geliyor. Az!
4.5 milyar yıllık yolcuğumuz bu kadar basit işte.

Kaynak: 
National Geographic Doc
Sapiens

Şahin Çevik 
2020


2 yorum:

  1. En son yazdığınızdan başladım sizi okumaya ama bayıldım yazı dilinize, aralarda güldürmenize de :) Güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir paylaşım olmuş değerli öğretmenimEğitim Haber

    YanıtlaSil