2 Mayıs 2018 Çarşamba

Okula Gelmeyen Veliyi Seviyoruz


OKULA GELMEYEN VELİYİ SEVİYORUZ.

Geçtiğimiz yılın ağustos ayı gibiydi, bir öğrencimiz ve ailesi okulumuzu ziyaret etti. O gün görüşmeyi tamamlayamadık. Maalesef öğrencimiz bir an önce okuldan gitmek istedi. Bunun nedeni okuldan nefret ediyor olması değildi. Defne biliyordu ki okul demek anneden uzak kalmak demekti. Bu yüzden okula başlamak istemiyordu. Tam bir kriz...
O anlarda yardımımıza koşan pedagoglar veya psikologlar yok tabii... Biz de toplantıyı apar topar bitirip aileyle vedalaştık. Yanlış hatırlamıyorsam 2 hafta kadar sonra tekrar geldiler. Ben öğrenciyi yıl içinde nelerin beklediğini, ilkokulun neye benzediğini-benzeyeceğini aileye aktardım. Sonuçta okulda eğitim politikalarını düzenleme ve ilgililerle paylaşma gibi bir görevim vardı.  Buraya kadar her şey sıradan diyebiliriz ama Defne hiç sıradan bir öğrenci olmayacağını davranışlarıyla gösteriyordu. Defne bebeklikten 6 yaşına kadar anneden hiç ayrılmamış. 

Bağlılığı, bağımlılık seviyesine gelmiş, ciddi şekilde kaygı yaşayan bir öğrencimizdi. Annesi çocuğunu okula göndermek istiyor ama kendisinin sınıfta kalamayacağını biliyordu. Oysa Defne annesinden 1 metre uzakta kalmak istemiyordu. İlk başlarda bu bağımlılığın annenin de istediği bir durum olduğunu düşündüğüm oldu ama zaman içinde gördüm ki anne de aslında her şeyin bir an önce sıradanlaşması için çok istekliydi.  Bu problemi çözmenin bir yolu olmalıydı. Aile, pedagog, öğretmenler olarak bizler bir plan yapmalıydık. İlk hafta velimiz sınıf kapısının yanında ama sınıfın içinde, ikinci hafta kapının hemen dışında ama sınıf kapısı açık ve çocuğuyla sürekli göz teması kurarak, daha sonraki haftalarda koridorda oturarak defne ile olan iletişimi devam ettirdi ve bir iki ay içinde veli bekleme odasında bekler olmuştu. Defne, yeşil pasaport sahibi gibi istediği zaman sınıftan çıkıp annesini görmeye gidebiliyordu. Defne’ye söylediğimiz her şeye sadık kalarak Defne’nin güvenini kazanmıştık. Hem sınıf öğretmen ile hem de benimle olan diyaloğu sürekli güçleniyor. Arkadaşları ile oyunlar oynuyor ve aylar birer birer geride kalıyordu. Derken birinci dönemin bitmek üzere olduğu günlerde annesini okulun dışına bir iki saatliğine gönderir olduk. Esasen bu süreci adım adım planlarken anne ile sürekli birlikteydik. 

Şu anda Nisan ayının başındayız. Defne artık gündelik okul yaşantısında annesine hiç ihtiyaç duymuyor. Annesi sabah okula bırakıyor ve akşam alıyor. Hatta geçen gün defnenin annesini okulda gördüğümde ‘’ Merhabalar, sizi hiç görmez olduk. Ne iyi…’’ dediğimi hatırlıyorum.  Özel bir durum ancak ve ancak özel bir gayretle ortadan kaldırılabilir. Defnenin sıradanlaşmış okul hayatını izlerken her şeyin sakin bir iyilik içinde olduğunu görmek hoşuma gidiyor. Öğrencimizin annesi, öğretmeni ve okul dışından destekçiler sürekli işbirliği içinde uzun soluklu plana sadık kalarak harika iş çıkardılar. Bir problemi daha çözdük ve ilerliyoruz. 

Artık çocuğun derslerindeki başarı durumlarını konuşabiliriz. Malum, veli görüşmelerinde akademik durumların yanında öğrencilerin sosyal hayatlarını da konuşuruz. Çocukların diğerleri ile yaşadıkları, mutlulukları, ilişkileri vs. konuşuruz. Bazen çocukların akademik durumlarına konu gelmez bile. Çok değişik konular gündemdedir. 

Esasen akademik başarı diye bir şey de yoktur.
Doğaya, matematiğe vs. akademik bakış açısıyla bakabilmek diye bir şey vardır diyor kimi eğitim teorisyenleri… 

Konuyu Defne’nin hikâyesinindin uzaklaştırmamak için bu bahsi kapatıyorum.


Şahin Çevik
4 Nisan 2018


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder