Kabul ediyorum sizin çocuk gerçekten yalan söylemez. Buna inanıyorum… Bir ebeveyn çocuğunun yalan söylememe davranışıyla gurur duyabilir. Belki haklıdır da. Belki de yalan söylememiş olmak haklı olmakla aynı şeydir ya da çok alakalıdır, emin değilim. Okullarda sıklıkla karşılaştığımız öğrencilerin birbirlerine temas etmelerinin ardından yaşadıklarımızla ilgili biraz konuşabiliriz.
Hemen her
gün yaşadığımız bir olaydan bahsetmek istiyorum. Bir çocuk öğretmeninin yanına
sızlanarak ya da ağlayarak gelir ve
‘’ Ahmet
bana vurdu.’’,
‘’ Ayşe
saçımı çekti.’’,
‘’Erkekler oyunumuzu bozuyor.’’,
‘’Cem oyuncağımı aldı.’’,
‘’Barış beni oyuna almıyor.’’…
Türevi şikâyetleri
yaklaşık olarak her gün alırız. Bizler öğretmenleriz ve bunlar bizim
hayatımızın oldukça sıradan durumları oluyor. Bana kalırsa buraya kadar olan
her şey normal. Belirttiğim gibi öğretmenler olarak bu olayları çok sık
yaşıyoruz ve elimizden geldiğince adalet dağıtmaya da çalışıyoruz. Öğretmenlik
sadece öğretmenlik değil sonuçta…
Öğrenciler yakındıkları şeyleri bize söyledikleri anda anlamaya ve
detayları deşifre etmeye çalışıyoruz. Elbette çocuklarımız yalan söylemiyor. Kesinlikle
doğru şeyler söylüyorlar. Bu konuda velilere katılıyorum. Diğer çocuğu yanımıza
alıp dinlediğimizde görüyoruz ki o da yalan söylemiyor. Peki, çatışan iki kişi aynı
anda nasıl doğru şeyleri söylüyor olabilir. Çok basit. Her çocuk sadece kendi işine yarayan
kısımlarını anlatır ve yalan konuşmamış olur. Esasen buraya kadar da her şey
normal ya da normale yakın.
Her çocuk
kendi işine yarayan kadarını akşam eve gittiğinde ailesine de anlatıyor.
Ardından büyük ihtimalle sınıfın ortak Whatsapp grubunda ya da paralel daha
küçük gruplarda konu tartışılmaya başlıyor. Özellikle de Whatsapp gruplarına
takmış durumdayım bu aralar. Resmen sosyal linç oluyor bazen ( Buradan Black
Mirror serisinin Sosyal Linç bölümüne bir selam durmak isterim)… İmkânım
olsaydı buna izin vermezdim ama Whatsapp grupları velilerin kendi inisiyatifi
olduğu için genelde çok temas edemiyoruz. Tabi bu gruplarda sadece öğrenci dedikoduları
dönmüyor. Öğretmenler de zaman zaman bu dedikodu ringinin dayak yiyeni
olabiliyor. Ben ortalama bir Türkiyelilik diyorum bu sürece.
Çocuğunun
hiç yalan söylemediğine inanan veli yine sadece duyduklarına göre hareket edip
kendince aksiyon alıyor. Bu yalan olmayan eksik bilgi hali velileri bazen komik
durumlara dahi düşürüyor. Böyle bir durumda velilerin öğretmenlerle iletişim
kurmasını tavsiye ederim. Bazen velilerin hiç tahmin etmediği durumlar
olabiliyor. Rahmetli Uğur Mumcu memleketin büyük meselelerinden birinin ‘’ Bilgi
sahibi olmadan fikir sahibi olmak…’’ olduğunu söylerdi. Aynen öyle de bu
konularda da örüntümüz devam ediyor.

Veli, çocuk,
okul, diğer çocuklar, öğretmen arasında bazen çatışma, bazen sadece dedikodu, bazen
kırgınlıklar olabiliyor. Öğrenciler arasında krizlerin olmayacağı bir okuldan
söz etmek mümkün değildir. Ama bu krizleri yönetmenin mümkün olabileceğini
düşünüyorum. Velilerin de bu sürecin bir parçası olması, hatta okul yönetimine
destek olması gerektiğine de inanıyorum. Bunu yaparken gerçek bilgileri
kullanmak en temel hareket noktası olabilir.
Belki de veli olmanın bizim ülkemizde de standartları olmalı. Veli
olmanın standardı mı olurmuş demeyin…
Türkiye’de
bir veli topluluğu-derneği henüz yok.
Esasen var ama Türkiye Veli Öğrenci Derneği’nin web sitesinde 4 miting
fotoğrafı, 3 pankart var başka da bir şey yok. Değersiz gördüğüm falan elbette
yok ama biraz daha derli toplu hale gelmesi ülkemizin lehine olurdu diye
düşünüyorum. Bu dernekler okullara hangi soruların sorulması gerektiğini
konusunda velileri eğitebilir. Üsluptan tutun da hangi soruları öğretmene,
hangi soruları yöneticilere soracaklarının eğitimi dahi verilebilir. Ne bileyim
özel okulların iddia ettiği şeylerin perde arkasının ne olduğu sorulabilir.
Bilgi sahibi olmayan velinin kaliteli soru sormasını beklemek elbette yanlış bir
beklentidir ama veli dernekleri bu konuları radarına alabilir diye düşünüyorum.
Böylelikle velilerin bakış açılarının gelişmesine katkılar sağlanabilir.
Politika yapıcıları dahi zaman zaman yönlendirmek mümkün olabilir. Okul yöneticileriyle eğitimin iyileşmesi için
toplantılar yapabilir. Maalesef şu anda işler bu şekilde değil. Haliyle de
veliler ne yapacağını pek bilmiyor. Esasen kızmıyorum ama olaylara bakış açısı
ile kendi çocuğuna kötülük eden velileri gördüğümde de içim acıyor.

Şu bağlantıda Avrupa Veli Birliği’nin üyelerinin listeleri bulunmaktadır.
Merak edenler ifade etmeye çalıştığım detayları inceleyebilir.
Bazı
ülkelerden birden fazla veli derneği bu topluluğun üyesi olmuş durumda.
Eğitimi
önemsiyor olmalılar.
Kısacası
velileri çocuklarının ağzından çıkanlara ‘’ayet’’ muamelesi yapmayı bir an önce
bırakmalı. Bu tutum başta çocuklara ardından okul iklimine belki de akademik
ilerleyişe bile zararlar veriyor olabilir. Veli olmak uzun soluklu bir durum bizim
ülkemizde yaklaşık 20 yıl sürüyor bu sebeple ’’veli‘’ ünvanının anlamının iyice
öğrenilmesi gerekir.
Bu arada
çuvaldızı kendime iğneyi velilere batırıyorum…
Şahin Çevik
2 Ocak 2018
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder