
Özellikle de İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Adorno’nun
üretme hızı ve kapasitesi çok arttı. Yukarıda da belirttiğimiz üzere okul, dönemin
önemli filozoflarının iştirakı olarak olsa da kültür ve kültür provokasyonu
üzerine kafa yorma daha çok Adorno’nun ilgilendiği bir alan olmuştur. Bir
eğitimci olarak dönemin kültür ve eğitim
durumunu Adorno üzerinden okumak ve mümkünse bir çıkarımda bulunmanın iyi
bir fikir olabileceğini düşünüyorum.
Adamımız ( Adorno )
‘’yürürlükte olan insan yaşantısını ‘’ sorgularken tarih boyunca var
ettiğimiz bütün birikimin dünyaya yeni gelen insanların omzuna yüklenmesinin ve
kendi ellerimizle yarattığımız kültür nesnelerinin bizi nasıl etkilediğinin
eleştirisini yaptı. Elbette ki bir sürü
konuda çözümlemeler de yaptı ama konumuzu biraz daraltmak zorundayım.
Kültür Mü İnsanı İnsan Mı Kültürü Yaratır?

Örneğin popüler müziğimiz romantik aşk, terk etme,
aldatılma, aldatma, seviyorken dahi başkasıyla sevişme, kıskançlık, ayrılık gibi temaları yoğun şekilde işliyor.
Konuyu biraz daha deşeleyecek olursak on yıl önce doğmuş bir çocuğun müzik ile
teması ve duygulanmaları az önce saydığım his ya da durumlarla ilgili
olacaktır. Yani yeni birey önceden var edilmiş kültürü omuzlarında taşımaya ve
eylemlerini buna göre şekillendirmeye başlayacaktır. Buyurun size nur topu gibi
bir yeni birey.
Bu süreç yaşantımızın hemen hemen her alanında bu şekilde
cereyan etmektedir. Kılık kıyafet, deyişlerimiz,
üzülme veya sevinme gerekçelerimiz, argo sözlerimiz bile benzer bir şekilde
rafine işlemlerinden geçerek varlığını yeni bireyler üzerinden devam ettiriyor.
İyi olduğu düşünülen durumlara amenna ama olumsuz taraflarımızda da benzer bir
süreç işlemekte.
Kendi ellerimizle yarattığımız sistemlerin sonra dönüp bizi
yaratmaya başlamasını idrak etmenin huzursuzluğu yaşarken okul sistemlerimizin
bizi yeniden ve yeniden yaratmakta olduğu gerçeğinin eğitim sistemimizin en
büyük açmazlarından birisi olduğunu düşünebiliriz.
Mevcut eğitim sistemimizi, okullarımızın yapısını,
müfredatımızı, öğretmenlerimizi, kaynaklarımızı kendi ellerimizle yarattık.
Süreç ilerledi ve bu yaratım süreci yön değiştirdi. Okullar artık bizleri
yaratmaya başladı. Kültürü, doğayı, özgürlükleri, demokrasiyi, aileyi, sevmeyi
ve daha bir sürü şeyi okullarda öğreniyoruz.
Şu anda okullarımızın hantal yapısı, yöneticilerin
tavırları, biz öğretmenlerin durumu,
aynı tezgâhtan geçmiş velilerin doğru olan şeye karar veremeyişi
maalesef ki hiç iç açıcı değil. Elimde bir ölçme aracı yok bunu kabul ediyorum
ama bazen sonuçlarına bakarak süreci ölçeriz. Öyle yaptığım zaman maalesef
oldukça karamsarlaşıyorum. Bunu net bir şekilde söyleyebilirim.
Son sözler olarak www.eğitimpedia.com ve Fide Okulları’nın kurucusu
üstatlarımızdan Ali Koç hocamız, ‘’ Eğer çocukların içinden gelen öğrenme
şevkini kırmaz, doğal ilerleyişini yavaşlatmaz isek kendimizi başarılı
sayarız’’ der. Bu fikri değerli buluyor ve başta kendim olmak üzere
öğretmenlerimizi eğitim ve çocuk için iyi olan şeyi yeniden keşfetmeye davet
ediyorum. En azından denemek iyi olabilir. Başka türlü de bakabiliriz.
Gelelim Pink Floyd meselesine. Alakasız gibi görünse de, yazının
sonuna iliştirilmiş gibi dursa da sorun etmiyorum. Pink Floyd, en ünlü şarkısı
‘’ Wall’’ öğretmenlerin çocukların
üzerinden ellerini çekmesini tavsiye eder.
Çünkü mevcut düzende çocukları duvardaki diğer biriket gibi yetiştiriyoruz
ve bunun eleştirilecek tarafları var.
31.08.2017
Kahramanmaraş
Nekadar guzel anlatmissin sahincim ve eminimki bu durumlara cozum uretecek bilgin becer8n onemli fikirkerin var eger tam olarak net birsey ortaya koymasan dahi sen ve senin gibi egitmenler veya velilerde buna dahil bu cikmazdan bir duzluge yaklastiracaktir toplumu sevgiler eline saglik...
YanıtlaSil