12 Ağustos 2017 Cumartesi

George Orwell vs Humeyni



Cuma hutbelerinde imamlar anlatmak istedikleri konu ile ilgili ayet ya da hadisler söyleyerek dikkatleri toplamaya çalışır. Adalet, temizlik, saygı, sevgi, vatan bilinci gibi konular işlenecekse imam efendi kaynak belirterek bir ayet okur. O ayet genellikle ilgili konunun en önemli metnidir. Bir kere ayettir o ve sorgulanmadan kabul edilmelidir. Aksi halde imanın şartlarından birisi yerine getirilmemiş olur önemlidir yani. Aynen öyle de!  

Bu yazının konusu olan George Orwell’in Hayvan Çiftliği kitabını İran üzerinden, ya da İran’ı George Orwell’in Hayvan Çiftliği kitabı üzerinden okuyacağımız için kitabın en önemli ile mottosu ile başlamak isterim.





‘’Bütün hayvanlar eşittir 
ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.’’









Maalesef bu hiciv cümlesinin İran ile nasıl bir alakasının olduğunu ifade edebilmek için 1906-2017 arasında İran’da yaşananları ifade etmek gerekir. Çok fazla detay olduğu ve de bunaltmak istemediğim için sadece ve sadece para ile alakalı olduğuna inandığım 100 yıllık süreci kısaca anlatmak gerekirse şöyle söylenebilir.



 Öncelikle her devlet elinden geldiğince halkının- halklarının refahını, özürlüklerini, eğitimini, ekonomisini kendi yöntem, etik ve çıkarlarına göre düzenleme eğilimindedir. İran da öyle… İran 1906 yılında ilk defa bir tür meşrutiyet ilan ederek halkına bazı haklar ve özgürlükler verdi. Bu değişimin kaynağı hanedanlık yönetimine karşı dini çevrelerin ilk reaksiyonuydu ve halk başarılı oldu. Dönemin Şah’ı halkın refahını artırmak için İngiliz ve Rus devletlerine bir takım imtiyazlar vererek ülkenin yer altı kaynaklarını ekonomiye çevirme kararı aldı. Fakat tesadüfe bakın ki İngiliz şirketleri petrol kuyularının üzerindeydi ve yıllar içinde anlaşıldı ki İngiliz petrol şirketleri çok açgözlü davranarak elde edilen kardan çok cüzi bir kısmını İran’a bırakıyordu. Bunun üzerine İran şahı, 1953 yılında başta İngiliz olmak üzere Avrupa şirketlerini ülkeden kovdu.  Tabii ki bu İngilizlerin hiç hoşuna gitmedi.

 


İran şahı bu kararı alırken tabii ki ikinci bir planı vardı Amerikan şirketleri derhal devreye girerek petrol üretimi devam etti. Öyle ki 60’larda Avrupa da bazı günlerde petrol kısıtlamasından dolayı araba kullanımı kısıtlanmıştır. Bu durum İran petrollerinin dünya piyasaları açısından ne kadar önemli olduğunu gösterebilir.




Bütün bu olup bitenler elbette İngilizlerin canını sıkıyordu. Size bir sır vereyim İngilizlerin canını sıkarsanız mutlaka başınız belaya girer. Nitekim öyle de oldu. 



İran’da 1970 yılından itibaren Rus ekolunu benimseyen sosyalistler Şah ile Amerika arasındaki emperyalist flörtten duydukları rahatsızlığı sokaklarda gösteriler yaparak ifade ediyor, Şahın gizli servisi savak ise sosyalistleri gördükleri yerde infaz ediyordu. 

Tıpkı Türkiye’de 1974’ten 1980’e kadar tırmanan olaylar gibi İran da benzer yıllarda benzer gerilimler yaşıyordu fakat İran’da bizdekinden farklı olarak sosyalistler radikal dindarlar ile birlikte çalışma ve devrimi gerçekleştirme, devrimden sonra ise ortak bir yöntem-kuram ortaya atma kararı aldılar. Bu durumun özel bir nedeni daha var çünkü sosyalistler içinde  bizim ‘’Antikapitalist Müslümanlar’’ ekolüne benzeyen bir grup vardı. Bu grup nerdeyse arabuluculuk yaparak işleri yoluna koymaya çalışıyordu ve başarılı da oldular. 1977-1978 yıllarında sokak olayları zirveye ulaşınca savak daha da sertleşmeye başladı.

 Dindarlar bir yandan, sosyalistler bir yandan zahiren batılı görünen ama ülkenin çıkarlarına çok da hitap etmeyen tarzı ortadan kaldırma konusunda kararlıydılar. Olaylar iyice kızışınca gidişatı etkileme potansiyeli olan dini kanadın lideri Humeyni sürgüne gönderildi. Humeyni önce Irak’a ardından da Fransa’ya sığındı.


Bana kalırsa devrim Humeyni’nin sürgüne gönderildiği gün gerçekleşti şöyle ki;


Humeyni Paris’e ulaşıp küçük bir eve yerleştiğinde Fransız devlet başkanı Valery Giscard, Humeyni’yi bir sığınmacı değil, İran’ın resmi temsilcisi yani devlet başkanı olarak gördüğünü bütün dünyaya ilan etti. Hemen ardından İngiliz BBC kanalı ‘’ A Man Who Change The World ‘’ ( Dünyayı Değiştiren Adam) belgeselini yayımladı. Bu belgeselin çeşitli versiyonları bulunmaktadır.  Elin İngiliz’i, Fransız’ı, İran’ın kara kaşına kara gözüne bu güzellemeleri yapmaz bundan emin olabilirsiniz.
  
Evet, tahmin edeceğiniz üzere Humeyni batının da güçlü desteğiyle devrimi yurtdışından yönetti ve 1979 yılında başarılı oldu. Eee az önce sosyalistlerden falan bahsetmiştik ya onların dine inananları hariç geride kalanların hepsi kandırıldı ve infaz edildi. O sosyalistler yarın bir gün İngilizlere de sorun çıkaracaktı.  Bu yüzden infaz edilmeliydi ve oldu da.

Şu ana kadar anlattıklarım İran ‘da halkın da malumu. Sıradan insanlarla sohbet ederseniz bir sürü şey duyabilirsiniz. Sürecin nasıl çalıştığını herkes çok iyi biliyor. Devrimden bu güne kadar olan 38 yılda ise sadece Avrupalı şirketlerin ve mollaların yüzü gülüyor.  Halk yine mutsuz. Özgürlüklerin olmadığından, ekonominin berbat oluşundan, bir sürü ihtiyaçlarını gideremiyor olmaktan şikâyetçi ama itiraz etmek yasak.  İşte tam da bu kısım Hayvan Çiftliği’ne benziyor söyle ki;



Hikaye bu ya!
Bir çiftlikte et, süt, yumurta, sebze, meyve aklınıza ne gelirse üretilirken bir gün hayvanlar çok çalışıp sadece sömürüldüklerinden şikâyet ederler ve hep birlikte çiftçiyi ( şah )  çiftlikten kovarlar. İlk baştaki kolektif yöntem ( sosyalistler ile dindarların birlikte hareket etmesi) ise başarıyı getirir. İlk başlarda her şey çok güzeldir.  Çiftlik sahibi kovulduktan sonra hayvanlar kendi aralarında bir anayasa yazmaya karar verirler ( şeriat anayasası) bu anayasaya uygun olmayan unsurlar çiftlikten kaçan eşek gibi bertaraf edilmelidir ( sosyalistler ). Yeni düzene göre daha akıllı olduğunu düşünen domuzlar yönetimi ele geçirerek kendilerine bazı özel haklar sağladılar.  ( yöneticiler ve imtiyazlar!) ilk başlarda bu haliyle dahi mantığa uygun gelen yeni düzen bir süre sonra bütün hayvanların ( insanların) eşit olması durumundan, bazı hayvanların daha eşit olması durumuna ( imtiyazlı yöneticiler) evrildi. Tabii ki çiftlikteki domuzlar üretim, yönetim ve maddi kaynakları yönetebilmek için çiftlikteki köpeklere de bazı özel haklar vererek korunma ihtiyacını da giderdiler ( yöneticileri koruyan özel haklar ve birlikler)  





 Bu şartlar altında bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir demek oldukça makul bir fikir.  Bizim ülkemizde domuz necis bir hayvan kabul edildiğinden hakaret ettiğim düşünülmesin. Ben sadece gördüklerimi işaret ediyorum.  Bu sebeplerden dolayı İran gerçek bir Hayvan Çiftliği.  Uyuşturucu ticareti ve rejim karşıtı eylemler idam ile cezalandırılıyor. Kadınların özgürlükleri vs. kimsenin umurunda değil aslında. Her şey petrol için. Herkes kıyafetle, içkiyle vs. uğraşırken kimsenin petrol ile ilgili soru sormaya mecalinin kalmaması gerekir nitekim olan da budur.


Bir saniye,anlattıklarım tanıdık mı geldi yoksa?


Şahin Çevik
13 Ağustos 2017
İstanbul


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder