
Bu yazının konusu olan George Orwell’in
Hayvan Çiftliği kitabını İran üzerinden, ya da İran’ı George Orwell’in Hayvan
Çiftliği kitabı üzerinden okuyacağımız için kitabın en önemli ile mottosu ile başlamak
isterim.

‘’Bütün
hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.’’
Maalesef bu
hiciv cümlesinin İran ile nasıl bir alakasının olduğunu ifade edebilmek için
1906-2017 arasında İran’da yaşananları ifade etmek gerekir. Çok fazla detay
olduğu ve de bunaltmak istemediğim için sadece ve sadece para ile alakalı olduğuna
inandığım 100 yıllık süreci kısaca anlatmak gerekirse şöyle söylenebilir.

İran şahı bu
kararı alırken tabii ki ikinci bir planı vardı Amerikan şirketleri derhal
devreye girerek petrol üretimi devam etti. Öyle ki 60’larda Avrupa da bazı
günlerde petrol kısıtlamasından dolayı araba kullanımı kısıtlanmıştır. Bu durum
İran petrollerinin dünya piyasaları açısından ne kadar önemli olduğunu
gösterebilir.
İran’da 1970 yılından itibaren Rus ekolunu
benimseyen sosyalistler Şah ile Amerika arasındaki emperyalist flörtten
duydukları rahatsızlığı sokaklarda gösteriler yaparak ifade ediyor, Şahın gizli
servisi savak ise sosyalistleri gördükleri yerde infaz ediyordu.
Tıpkı Türkiye’de
1974’ten 1980’e kadar tırmanan olaylar gibi İran da benzer yıllarda benzer
gerilimler yaşıyordu fakat İran’da bizdekinden farklı olarak sosyalistler
radikal dindarlar ile birlikte çalışma ve devrimi gerçekleştirme, devrimden
sonra ise ortak bir yöntem-kuram ortaya atma kararı aldılar. Bu durumun özel bir
nedeni daha var çünkü sosyalistler içinde bizim ‘’Antikapitalist Müslümanlar’’ ekolüne
benzeyen bir grup vardı. Bu grup nerdeyse arabuluculuk yaparak işleri yoluna
koymaya çalışıyordu ve başarılı da oldular. 1977-1978 yıllarında sokak olayları
zirveye ulaşınca savak daha da sertleşmeye başladı.
Dindarlar bir yandan,
sosyalistler bir yandan zahiren batılı görünen ama ülkenin çıkarlarına çok da
hitap etmeyen tarzı ortadan kaldırma konusunda kararlıydılar. Olaylar iyice kızışınca
gidişatı etkileme potansiyeli olan dini kanadın lideri Humeyni sürgüne
gönderildi. Humeyni önce Irak’a ardından da Fransa’ya sığındı.
Evet, tahmin
edeceğiniz üzere Humeyni batının da güçlü desteğiyle devrimi yurtdışından
yönetti ve 1979 yılında başarılı oldu. Eee az önce sosyalistlerden falan
bahsetmiştik ya onların dine inananları hariç geride kalanların hepsi
kandırıldı ve infaz edildi. O sosyalistler yarın bir gün İngilizlere de sorun
çıkaracaktı. Bu yüzden infaz edilmeliydi
ve oldu da.
Bir
çiftlikte et, süt, yumurta, sebze, meyve aklınıza ne gelirse üretilirken bir
gün hayvanlar çok çalışıp sadece sömürüldüklerinden şikâyet ederler ve hep
birlikte çiftçiyi ( şah ) çiftlikten
kovarlar. İlk baştaki kolektif yöntem ( sosyalistler ile dindarların birlikte
hareket etmesi) ise başarıyı getirir. İlk başlarda her şey çok güzeldir. Çiftlik sahibi kovulduktan sonra hayvanlar
kendi aralarında bir anayasa yazmaya karar verirler ( şeriat anayasası) bu
anayasaya uygun olmayan unsurlar çiftlikten kaçan eşek gibi bertaraf edilmelidir
( sosyalistler ). Yeni düzene göre daha akıllı olduğunu düşünen domuzlar
yönetimi ele geçirerek kendilerine bazı özel haklar sağladılar. ( yöneticiler ve imtiyazlar!) ilk başlarda bu
haliyle dahi mantığa uygun gelen yeni düzen bir süre sonra bütün hayvanların (
insanların) eşit olması durumundan, bazı hayvanların daha eşit olması durumuna
( imtiyazlı yöneticiler) evrildi. Tabii ki çiftlikteki domuzlar üretim, yönetim
ve maddi kaynakları yönetebilmek için çiftlikteki köpeklere de bazı özel haklar
vererek korunma ihtiyacını da giderdiler ( yöneticileri koruyan özel haklar ve
birlikler)
Bu şartlar altında bütün hayvanlar eşittir ama
bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir demek oldukça makul bir fikir. Bizim ülkemizde domuz necis bir hayvan kabul
edildiğinden hakaret ettiğim düşünülmesin. Ben sadece gördüklerimi işaret ediyorum. Bu sebeplerden dolayı İran gerçek
bir Hayvan Çiftliği. Uyuşturucu ticareti
ve rejim karşıtı eylemler idam ile cezalandırılıyor. Kadınların özgürlükleri vs.
kimsenin umurunda değil aslında. Her şey petrol için. Herkes kıyafetle, içkiyle
vs. uğraşırken kimsenin petrol ile ilgili soru sormaya mecalinin kalmaması
gerekir nitekim olan da budur.


Bana kalırsa
devrim Humeyni’nin sürgüne gönderildiği gün gerçekleşti şöyle ki;
Humeyni Paris’e
ulaşıp küçük bir eve yerleştiğinde Fransız devlet başkanı Valery Giscard,
Humeyni’yi bir sığınmacı değil, İran’ın resmi temsilcisi yani devlet başkanı
olarak gördüğünü bütün dünyaya ilan etti. Hemen ardından İngiliz BBC kanalı ‘’ A
Man Who Change The World ‘’ ( Dünyayı Değiştiren Adam) belgeselini yayımladı.
Bu belgeselin çeşitli versiyonları bulunmaktadır. Elin İngiliz’i, Fransız’ı, İran’ın kara
kaşına kara gözüne bu güzellemeleri yapmaz bundan emin olabilirsiniz.

Şu ana kadar
anlattıklarım İran ‘da halkın da malumu. Sıradan insanlarla sohbet ederseniz
bir sürü şey duyabilirsiniz. Sürecin nasıl çalıştığını herkes çok iyi biliyor.
Devrimden bu güne kadar olan 38 yılda ise sadece Avrupalı şirketlerin ve
mollaların yüzü gülüyor. Halk yine
mutsuz. Özgürlüklerin olmadığından, ekonominin berbat oluşundan, bir sürü
ihtiyaçlarını gideremiyor olmaktan şikâyetçi ama itiraz etmek yasak. İşte tam da bu kısım Hayvan Çiftliği’ne
benziyor söyle ki;
Hikaye bu
ya!

Bir saniye,anlattıklarım tanıdık mı geldi yoksa?
Şahin Çevik
13 Ağustos
2017
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder