Dünyanın değişme
hızıyla ilgili fikir söylerken bile bir sürü şeyin değiştiğini veya yürürlükten
kalktığını idrak ediyoruz. Her alanda her yeni gün büyük sıçrayışlar oluyor. İnsan
türünün tarihine baktığımda, bilhassa modern zamanlarda maruz kaldığımız
değişimler doğamıza uygun mu diye soruyorum. Elbette konumuz sinema ya da sporun
evrimi ile ilgili olmayacak. Mümkünse insanın eğitim geçmişi ile ilgilenmek
istiyorum. Bugünü anlamak ve öğretmenlik mesleğinin fikirsel temellerine inmek
istiyorum.
İnsanların
eğitim geçmişi ilkel atalarımızın hayvanları taklit etmesiyle başladı
denebilir. Hayvanlar yeni yavrularını korunma ve avlanma konularında eğitirken
benzere bir durum eş zamanlı olarak taklit yoluyla insanlarda da gerçekleşti. Sonuçta
bir eğitme süreciydi ve zaman içinde dilin kullanımı ile eğitimdeki ilk ciddi sıçrama
gerçekleşti diyebiliriz.

Birinci bölümdeki
konuşma sayesinde eğitimin yaşadığı güçlü sıçrayış ikici bölümde usta çırak
ilişkisiyle ikinci büyük sıçramasını gösterdi. İnsan türü, kendi tarihini var
ederken yerleşik hayata geçmenin ardından devletleri, savaşları, din kurumunu,
sanatı ve daha bir sürü şeyi var etti. Süreç hızlı bir şekilde ilerlerken yazıyı
kullanmaya başladık ve yazının devamında matbaayı ürettik. Bu da üçüncü önemli sıçrama
olarak kabul edilebilir.

Tarih boyunca
yaşadığımız köklü değişimler elbette okul kurumlarını da bir noktada zaruri
hale getirdi ve bildiğimiz manada ilk okul kurumları 18. Yüzyılda Avrupa’da ortaya
çıktı. Ardından Amerika, derken bütün dünya da yaygınlaştı. Her devlet kendi
insanlarının niteliklerinin artması için bu düzenin bir parçası oldu. Günümüzde
devletlerin okul kurumlarını ideolojileri için kullandığını da tartışıyoruz ama
o mesele başka bir tartışmanın konusu olduğu için sadece atıf yapmakla yetinmek
istiyorum. Bildiğimiz manada üniversite geçmişimiz ise yaklaşık 50 yıl geriye
dayanmakta. Elbette her toplumun kendine
göre üst seviyede eğitim kurumları vardı ama sınava girme, puan alma, bölüm
seçme gibi davranışlarımız çok eskiye dayanmıyor. Süreci burada sorgulamamız gerekiyor. Tarih boyunca
biriktirdiğimiz tecrübe 2017 yılına yetiyor mu? Öğretmenlik mesleğini nasıl
öğrendik? Yetiştirdiğimiz çocuklar nasıl bir hayatın içinde olacak? Zaman ve mekâna
meydan okuyan fikirlerimiz var mı?
Eğitim geçmişimizi
elimden geldiğince ifade ettikten sonra geleceğimizi de konuşmak iyi
olabilir. Büyük ihtimalle okullardaki
bilgisayar teknolojileri artacak ve öğretmenlik mesleği süreçle beraber anlam
değişiklikleri yaşayacak. Belki de bilgisayarlar bizim yerimizi alacak. O zaman
şu soruyu soralım
.
Acaba bizler
yerimizi alacak olan bilgisayarlardan çekiniyor muyuz? Ev kirasını kim ödeyecek,
robotlar mı?
Ben mutfak
robotundan çekinen bir ev hanımı görmediğim halde bu konu kafamı kurcalıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder