29 Mart 2017 Çarşamba

ÇOCUKLARIN BEYİNLERİNİN İÇİNDE NELER OLUP BİTİYOR


Bugün ilginç sayılabilecek bir olay yaşadık.   Her zaman olduğu gibi okuma saatinde öğrenciler okuma yaparken sıra Uras’a geldi. Uras da iyi yaptığı işlerden birisi olan okumasını çok başarılı şekilde tamamladı. Sonra nasıl oldu anlamadım, sınıfta alkışlar yükseldi. Arkadaşları Uras’ın okumasını çok beğendi ve onu  onurlandırmaya karar verdiler. Bu bir sınıf için çok keyifli bir durumdur. Çocuklar kendi aralarında takdir edecekleri bir davranışı belirledi  hatta eylem ortaya koydular. Bir öğretmen olarak durumu biraz romantik bulup gidişata dokunmadım.  

Dokunmayınca çocuklar daldan dala atlayarak 30 saniye sonra ‘’ter kokusunun’’ kötü bir şey olduğunu konuşmaya başladılar.  Bunu hiç beğenmedim, hemen sınıfımı toparladım ve okumaya devam ettik. Hikâye buraya kadar yükseldi. Keyifli hale geldi. Sonra birden sıradanlaştı değil mi? Hepimizin bildiği gibi oldu.  Belki okumaya devam etmeme kararı almak üzereydiniz. Peki, hiç düşündünüz mü nasıl oldu da çocuklar, Uras’ın kaliteli okuma davranışından ter kokusunun kötülüğüne geçti?  Lütfen şu anda 1 dakika kadar ara verin ve bunun nasıl olmuş olabileceğini düşünün.
 
Eğitimin En Önemli Kavramı Bağlantı

Olay şeyle gelişti; Uras çok çelimli bir çocuk değildir. Yaşı da nispeten küçüktür. Buna rağmen çok güzel okuyabildiği için Mert, ‘’Uras çok küçük ama iyi okuyor.’’ dedi. Bu iyi mi yoksa kötü bir deyiş mi belli olmadığı için Taylan hemen müdahale etti ve ‘’ Uras küçük ama bu sayede çok iyi koşuyor.’’ dedi. Bu övgü biraz daha iyiydi.  Bunun üzerine Emil, aklında koşmakla ilgili bir şeyler kalmış olacak ki ‘’ Koştuğumuzda terleriz ve kötü kokar. ‘’ dedi. Konu nasıl oluyor da bu kadar uzaklara gelebiliyordu?


Okuduğunuz çocukların yaşantısından kısa ama gerçek bir kesit. Onlar bir konuyu tartışırlarken son söylenen cümlenin en dikkat çekici kısmını alıp, ilgili konuda kendisinden bir şeyler söylemeye meyillidirler. Hele hele de 1. Sınıf öğrenciler bu konuda kural tanımazlar. Neye mal olursa olsun akıllarından geçenleri paylaşmak isterler. Sınıf öğretmenleri beni daha iyi anlayacaklardır.

Ben bu örüntüye temas etmeseydim muhtemelen iyi kokmayan şeylerden devam eden sohbet yiyeceklere, oradan beslenmeye, oradan yemeklere, oradan anneannenin yaptığı yemeklere, oradan köye, oradan tatile kadar gidecekti. Freni boşalmış kamyon gibi gidecekti.

Peki, nasıl olmalı? Çocukların daldan dala atlayarak şevkle anlatmak istedikleri varken bitmesi gereken kitapları nasıl değerlendirmeliyiz? Toplama işlemleri ne olacak? Öğretmenin  ''Bu kadar yeter. Ne biçim sınıf bu?’’ deme ihtiyacını nereye koymalıyız?  Çocuklar belki korku, belki saygı  ve belki de sevgiden konuşmalarına son vererek tam da öğretmenlerinin dediği gibi olurlar. Biraz yüksek ses her şeye yeter…

Yalnız bu şekilde olunca bazı şeyler feci şekilde ıskalanmış olabilir. Söylenecek sözler eksik kalmış olabilir.  Birbirinden öğrenecekleri şeyler eksik kalmış olabilir. Öğretmenin çocuklardan öğrenecekleri eksik kalmış olabilir.  Hani birlikte öğrenmek dediğimiz şey var ya iste tam olarak o eksik kalmış olabilir.
Bu denklem nasıl çözülür?  Gerçek bir öğrenme hayal ediyoruz. Alakasız şeyleri konuşmak isteyen bir sınıf, bitmesi gereken kitaplar…

Çocuğun Doğası Öğretmenin Sorusu

Öncelikle çocuklar içsel olarak yeni olan her şeyi öğrenmeye ve içselleştirmeye meyilli olurlar. Sorular sormaları bundandır.
Öğretmenlik dediğimiz şey ise kaliteli sorular sorarak çocukları manipüle etme ile çok alakalıdır. Eğer biz öğretmenler çocukların alakasız ve yersiz şeyleri konuşarak vakit kaybetmelerini istemiyorsak kaliteli sorular sormak zorundayız.  Rehber sorular da diyebileceğimiz bu sorular hem öğrenmeyi hem de pozitif bir sınıf iklimini beraberinde getirecektir.

Söz gelimi ‘’Kızılırmak Nehri kaç kilometredir?’’ sorusunun eğitim ve öğretim açısından pek de anlamlı olmadığını düşünen öğretmenlerdenim. Kızılırmak Nehri’nin kirlilikle olan bağlantısı sorulur ve tartışılırsa belki hava kirliliği de konuşulur. Hava kirliliği konuşulursa taşıtlar da konuşulur. Taşıtlar konuşulursa arabaların formu konuşulur. Arabaların formu konuşulursa sürtünme kuvveti konuşulur. Sürtünme kuvveti konuşulursa kar yağışı konuşulur. Kar yağışı konuşulursa Arabistan konuşulur. Arabistan konuşulursa İslam konuşulur. İslam konuşulursa devletler konuşulur. Devletler konuşulursa cumhuriyet konuşulur. Cumhuriyet konuşulursa Sakarya Meydan Muharebesi konuşulur. Sakarya Meydan Muharebesi konuşulursa Sakarya Nehri konuşulur. Sakarya nehri konuşulursa tıpkı Kızılırmak Nehri’nde olduğu gibi kirlilik konuşulur. Örnek çerçeve de fizik, tarih, coğrafya, teoloji alanları vardı. Kavramsal bakış açısı disiplinler arası etkileşimi önerir zaten. Kaliteli öğrenme için ise disiplinler arası yöntemin olumlu taraflarını tartışmaya gerek yoktur.
Söz konusu çerçeve öğretmen tarafından sınırlandırılır ve çocukların tartışmasına açılırsa işte o zaman çocuklar ve öğretmen öğrenme paydaşı olurlar. Böylelikle hem kaliteli bir öğrenme ortamı hem de pozitif bir sınıf iklimi dizayn edilir çünkü süreçte çocuklar geniş bir harekât alanına çekilecek kaliteli tartışmalar için her şey hazır olmuş olacaktır. Bu ise istendik bir durumdur. Yani ter kötü koksa da iyi sorularla sohbet doğru yere çekilebilir…


Şahin Çevik


28 Mart 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder