2016 Avrupa Kupası’nda
Portekiz ile Fransa arasında oynanan final maçını Portekiz uzatmalarda attığı
golle 1-0 kazanarak kupayı almayı başarmıştı. Geçtiğimiz yazın başında herkes
futbol konuşuyordu. Fransa ev sahibiydi. Cristiano Ronaldo final maçında
sakatlanmış ve uzun süre ağlamıştı. Bir sürü olay kolayca hatırlamamızı
sağlayan.
Esasen bu gol Fransızların, Portekizlilerden yediği ilk gol
değildir. Fransızlar ilk, belki de en önemli golü 1500 yılında yemişti. Portekiz imparatorluğu ünlü kâşifleri
sayesinde Afrika Kıtası’nın bütün batı kıyılarını, Kızıl Deniz civarındaki bazı
bölgeleri ve Hindistan’ın batı kıyılarını koloni haline getirmişti. O yıllar da
kim nereye gemisini yanaştırırsa oraya sahip çıkıyor, yerli halkı himayelerine
alıyorlardı.
Portekiz Kralı adına Hindistan’a ulaşmak üzere yola çıkan Pedro
Alvares Cabral adındaki kaşif yanlışlıkla Rio’ya ulaşmış ve Fransızların henüz
keşfettiği topraklardaki yerlileri Portekiz kralının himayesine almıştır. Fransızlar
henüz siyasi, askeri ve ekonomik olarak varlıklarını güçlendiremeden Portekiz Kralı’nın
adamları tarafından 1500 yılında katledilmişlerdir. Brezilya’nın resmi olmasa
da gayri resmi olarak varlığının başlangıcı da bu olay kabul edilir. Hikâyemizin
buraya kadar olan kısmı elbette seyyah öğretmen başlığı ile yan yana iyi
durmamış olabilir ama bizim asıl konuşmak istediklerimiz buradan itibaren
başlıyor.
Asıl amacımız emperyalist güçlerin din ve eğitim
sistemlerinin kullanarak, hakları nasıl sömürdüklerini Brezilya’nın en önemli
lisesi kabul edilen Escolar De Alvares üzerinden tartışmaktır.
Emperyalizmin Amentüsü
Bütün emperyalist/ sömürgeci devletler tarih boyunca bir
beldeyi kralları adına ele geçirdiklerinde ilk iş olarak tanrıyı temsil ettikleri!
için kendi dinlerinin mabetlerini ve kendi ekollerini ifade etmek için okullarını
kurarlar.(Bu ara da e’cole kelimesi Fransızca olup okul demektir.
Aslında okulların işlevini ifade etmek çok anlamlı bir tını oluştuğu için okul
kelimesini bir kez daha düşünmemiz gerekebilir…)
Pedro Alvarez Cabral da aynı şeyi yaparak şehrin en önemli
meydanı sayılan limana kocaman bir kilise ve nispeten daha içeride sayılacak
bir noktaya da o dönemin yüksek eğitim kurumu sayılabilecek bir lise
yaptırmıştır.
Bana kalırsa başarılı da olmuştur. Teknik olarak başarılı
olmuştur demek istedim aslında. Aksi halde kan döken ve emeği sömüren hiçbir eylem
ve devlet başarılıdır denemez. Bu fikir
başka bir tartışmanın konusu olabilir. Bu sebeple şimdilik sömürge tartışmasını
tamamlıyorum.
Uzaklardaki Bir Okul Ne Kadar Anlamlı Olabilir ki?
2015 yılının hemen başında ziyaret ettiğim Brezilya’dan bir
sürü şey hatırlıyorum. Maracana Stadı’nın, İsa Heykeli’nin, kara yoluyla Arjantin’e
kadar ulaşmak için günlerce içinde kaldığım
Amazon Ormanları’nın, Rio’nun sahillerinin turistik manada güçlü bir
anlamı olabilir. Kişisel olarak en
önemli deneyimi ise içine girdiğim andan, çıkana kadar geçen süredeki Escolar
De Alvares'de yaşadım.

Okulu diğerlerinden farklı
yapan şey havalı laboratuvarları, geniş bahçeleri, Apple bilgisayarların
kullanıldığı derslikler değildi. Tüm Brezilya
toplumunun okula ve okulun iklimine saygı duymasının nedeni okulun arşivi,
kütüphanesi ve geleneğiydi. İlk günden
itibaren titizlikle kayıt altına alınan ve korunan belgeler ülkenin neredeyse
tüm tarihine ışık tutuyor. Brezilya, Portekiz ve İspanyolların sömürgesi olmuş.
1832 de bağımsızlığını ilan etmiş bir devlettir. Elbette bağımsızlıktan önce Brezilya
devletinin bir arşivinden söz edemeyiz. Sömürgecilerin derdi de zaten
kaynakları sömürmekten başka bir şey değildir. Bu sebeple okulun arşivi çok
daha değerli oluyor. Bunu sadece geçmişe bakarak değil okul içine kurulan ve
basılmış ya da elle yazılmış metinleri dijital ortama aktarabilen özel bir
laboratuvardan da anlayabiliriz.
Okulun arşiv kültürü ilk günden bu şekilde mi planlandı
sonradan mı bu kadar önemli oldu bunu kestiremiyorum ama bugün itibariyle ne
kadar önemli olduğunu anlayabiliyoruz. En azından brezilyanın ortak tarihi
kimliğinin betimlenmesinde çok önemli bir yere sahip. Escolar De Alvares uzaklarda, gündemi değişik, köklü ifadesinin hakkını veren bir okul…
Bizim ülkemizde köklü okul kavramı biraz daha değişik bir
anlama sahip tabii ki. En eski okulumuz yaklaşık 200 yaşında. Dünyanın en kadim
coğrafyalarından birinde yaşıyoruz ve en eski kurumumuz 200 yaşında denebilir. Umulur
ki gelecekte toplumumu muzun en önemli kurumu bir okul olabilir. TOKİ ya da Karayolları
Genel Müdürlüğü en önemli kurumumuz olursa ürettiğimiz tek şey konut ve yol
olur. Okullarımız en önemli kurumlarımız olursa her şeyi üretebiliriz. Sanat,
spor, insan hakları, hukuk, çevre, yaşam, özgürlükler olumlu manada sürekli
gündemimizde olur. Anlatılan yaşam şekli ise elbette ki arzulanan yaşam
şeklidir.
Şahin Çevik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder