7 Şubat 2018 Çarşamba

YAPAMAYACAKLARIMIZIN LİSTESİ


Her yeni yılın başında, üniversiteye ya da yüksek lisansa başladığımızda, yeni bir işe girdiğimizde, yeni bir sınıfı aldığımızda, akademik yıl başlarken ya da bunun gibi durumlarda yapılacakların listesini çıkarırız. Bu listeleri hazırlarken makul ve akıllıca davranmanın doğru olacağını düşünürüz. Böylelikle kuralları belli hayatımızın örüntüsü kendini gerçekleştirmeye devam eder. Her şey tahmin edilebilir bir aralıkta ilerler gider. Hayat devam eder. Biz kredi ödemeye, iyi görünüp iyi hissetmeye karşı olan şevkimizi korumaya devam ederiz. Bütün bu olup bitenleri planlarken yapabileceklerimizi bilerek ilerleriz. Yapabileceklerimizi bilmek aslında haddimizi de bilmek manasına gelebilir. Haddimiz yapabileceklerimiz ile yapamayacaklarımızın sınır çizgisi kadardır ne de olsa.


 Peki ya yapamayacaklarımızı bilmiyor olsaydık ne olurdu? Bu sorunu Nelson Mandela’ ile bir ilgisi var. Nelson Mandela güney Afrika’nın taşrası denilebilecek bir köyde görece ileri gelen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yaşadığı toplumun geleneklerine göre belki biraz takma ad gibi dursa kabilenin şefi ( aynı zamanda babası ) Mandela’ya   ‘’Rolihlahla’’ adını vermişti. Bu adın anlamı sorun çıkaran kişi idi. Bazı şeyleri geriye doğru romantikleştirmek kolay ve güzeldir ama bu isim sahibine baya yakışmış. 2.yüzyılın son çeyreğinde dürbünlü silahla Afrikalı avlayan Hollandalılar için ciddi sorunlar çıkarmayı başarmıştır Mandela. Gerçi 3 yıl önce grev yapan maden işçilerini de gösteri sırasında tarayanlar yine Avrupalılardı. Dünyanın görece zor yerlerine gidip geldikçe Avrupa’nın ikiyüzlü olduğuna olan inanıcım giderek artıyor. Tamam, kabul yerlere tükürmüyorlar ama dünyanın canına okuyorlar. Bunu bilmek ve anlamak zorundayız. 





Hikâyenin ilerleyen kısımlarında değinilecek ama şimdi söylemekte yarar var bu sorun çıkarıcı kimliği 27 yıl hapishanede yatmasına neden olacaktır. Kendisine sorarsanız ölümü bile göze aldığı özgürlük yolunda 27 yıl elbette basit kalacaktır… İlkokul öğretmeni bu ismin uygun olmayacağını düşünerek Nelson Mandela adını öğrencisine verdi. Hikâyenin bu kısmı Mustafa Kemal Atatürk’e çok benziyor. Mandela’nın hikâyesi sadece Atatürk ile benzerlik göstermiyor. Garip bir şekilde kendi ırkının özgürleşmesi için beyaz adamın zulmüne başkaldıran bir başka lider Mahatma Ghandi ile çok benzerlik var. İkisi de hukukçu, ikisi de köyünden çıkıp beyaz adamla yan yana gelince aslında işlerin çok zalimce ilerlediğini düşünüp kendi halkları için ömürlerini veriyorlar. İkisi de bu kararı güney Afrika’da alıyor. Mandela Hollandalı beyazların zulmüne ve Ghandi de İngiliz maden şirketi için çalışırken ikici sınıf insan muamelesi görüyor. Bir saniye bu iki lider de çocukluklarını ve ilk gençliklerini köylerinde beyaz adamdan uzakta geçirmişlerdir. Ne zamanki iki lider de ‘’okumak ‘’ için köylerinden çıkıp beyaz adamla yan yana geldi o zaman ‘’ sorun çıkaran’’ ruhları harekete geçti. İkisi için de özgürlük yolları bazı zorlukları beraberinde getirdi tabii ki, birisi suikasta kurban gitti birisi 27 yılını hapiste geçirdi.  Başkalarının hayatları için insan bunu neden yapar ki?

Özgürlük için. Net. Burayı tartışmak bile sakil duruyor bence.
Peki ama nasıl sorusunu tartışabiliriz.

1860larda Amerika’da siyahiler köle olarak yaşamlarını sürdürüyordu. 20 yüzyılda yine Amerika’daki lokantalarda siyahlar ve köpekler giremez tabelaları vardı. Aynı yere işeyemiyorlardı bile. Benzer zamanlarda Avrupalı devletler hala daha sömürge faaliyetlerine devam ediyordu. Bilinen klasik sömürge eylemlerinden bahsediyorum. Baskı, zulüm, emek hırsızlığı, kaynakların kullanım hakları vs. gibi emperyalist eylemler bir taraftan batıyı zenginleştirirken diğer taraftan Afrika’nın ruhunu eritmeye devam ediyordu. Ruhu erimiş Afrikalılar beyazların tahakkümünü silah zoruyla kabul ederek nesiller boyunca din ve beyaz insan baskısı ile belli bir ruhsal forma ulaşmıştı. Mandela nasıl oldu da bu düzenek içinde yeni bir fikir ortaya atmayı başardı dersiniz?
Mandela neleri yapamayacağını bilmediği için bunu başardı. Akranları Johannesburg’un şehirli siyahi çocukları bebeklikten itibaren çevresinde kesin bir beyaz üstünlüğü ve sertliğini soluklayarak büyüdü. Mandela kırsaldan gelen bir genç olarak 20 yaşlarının başında ilk defa beyaz adamla karşılaştı. Çocukluğunda kendisine takılan ‘’Trouble Maker’’  sorun çıkaran ruhu bu anda da devreye girerek on yıllarca sürecek olan özgürleşme yolculuğunu başlattı. Mandela da kendisine biçilen donu giyerek hayatını sürdürebilirdi ama çocukluktan gelen özgür ruhu ve sınırlarının olmayacağı bilgisi onu dünyanın en önemli kahramanlarından birisi yamaya yetti. İnandı, risk aldı, başardı.
Mandela.

Biraz daha değişik bir bakış açısıyla olaya yaklaşırsak Mandela kendisine dayatılan eğitimi ( Bu kısım dünya genelinde tartışmaya açıktır.) almadığı için motivasyonunu korudu. Evcilleştirilmediği ( Burada kötü bir anlam asla yoktur. ) için ya da ilk çocukluğunda ailesinden ve çevresinden aldığı eğitimle karakteri şekillendiği için ömrünün sonuna kadar yetecek olan ilham ve şevki kalbinde barındırmayı sürdürerek başarılı oldu. Duvardaki diğer biriket olmayı en baştan reddetmişti kısacası.

Şahin Çevik
2.2.2018
Johannesburg- South Africa

1 yorum:

  1. Bu saatte vizelerime çalışmak yerine yazılarınızı okuyorum.Üzüleyim mi yoksa sizi keşfettiğim için sevineyim mi kara veremedim.

    YanıtlaSil