Bu yazıya başlarken açlık, ileri teknoloji ve Hindistan ile
ilgili bazı bilgiler aktarmak gerekebilir.
Açlık, biyolojik olarak
baktığımızda göreceli olmayan ama psikolojik, tarihsel, evrimsel, coğrafi ve
ekonomik olarak baktığımızda kesinlikle göreceli olan bir ihtiyaç durumu ya da istek... Bedenimizin
ihtiyaçları belli, gereğinden fazla ya da az yediğimizde dışarıdan
anlaşılabiliyor. Malum, dünyanın büyük denebilecek derdi çok sadece 2 tanesi
açlık ve obezite. Garip ama gerçek olan milyarlarca doları zayıflamak için
harcadığımız dünyada milyonlarca aç insan yaşıyor. Yani ölmemeye çalışıyor. Bu
şey nasıl mümkün olabiliyor? Bu sorgulamayı yapmayacağım veya bu kadar yeter. Sorgulama yapmadan biyoloji bilimine göre
açlık ise şöyle ifade edilebilir.
İnsanda kan şekerinin (kandaki glikoz miktarı)
belli bir seviyenin altına düşmesi ile duyulan yiyecek arama ve yemek isteme hissi. Kan glikoz seviyesinin düşmesi, beyindeki bir
merkezi uyarır ve kişiyi yemek yemeye sevk eder. Açlıkta yemek yemeyi istemenin
başka bir sebebi de muhtemelen boş kalan midenin Asit ifrazatının etkisiyle duyulan rahatsızlık ve Ağrılı bir mide hissidir.
Hindistan,
asırlardır batının sömürdüğü bir memlekettir.
Gerçekten İngiltere’nin bugünkü zenginliğinin refahının kaynaklarından
birisi Hindistan’dır. Mesela 2 Eylül 1666-5 Eylül 1666 arasında geçen 3 gün boyunca
Baker Street’te ( fırıncılar sokağı –
bugün hala aynı sokak vardır) başlayan Büyük Londra Yangını’ndan sonra şehri taş
binalarla yeniden inşa etmek istediklerinde gerekli insan gücünü Hindistan’dan
sağladılar. Bu insanları adaya getirirken gemilerin tabut benzeri odalarında
kendi dışkılarıyla beraber haftalarca yolculuk yaptırdılar. Evet, demokrasi ve
insan haklarının beşiğinden bahsediyorum. Hindistan’ın, sadece insanı, madeni,
baharatı ve ipekleri batının sömürü alanı değildi. Özellikle de yazılı ve
yazılı olmayan edebiyatı Hermann Hesse’den La Fontaigne’ye kadar birçok batılı
tarafından sömürülmüştür. Haliyle de sömürü düzenleri bugünün fakir ve
istikrarsız kargaşa ile alakalı ülkelerini yarattı. Avrupa ve Kuzey Amerika hariç dünyanın kaderi
bu. Neyse Hindistan’ı da bu şekilde ifade etmeye çalışmış olayım.
Bir de ileri
teknoloji kavramı var. Selçuk Şirin ve
Emin Çapa’nın bol bol anlattığı bir mesele.
Normalde ülkelerin tarihleri, ekonomileri, coğrafi konumları, eğitime
verdikleri önem, eğitim alma
istatistiklerinin arasında bazı alakalar oluyor. Özellikle de GSMH ile
teknoloji üretimi arasında sebep sonuç korelasyonu mutlaka bulunuyor. Şimdi
başta kendime sonra da okuyanlara soruyorum. Nasıl oluyor da sömürülmüş ve
fakirleşmiş hatta nerdeyse dünyanın en fakir ülkesi haline gelmiş Hindistan
uzaya kendi uydusunu gönderebilen birkaç ülkeden birisi olabiliyor? Ülkenin en
önemli ihracat kalemlerinden birisi yazılım ihracatı olabiliyor? Silikon vadisindeki teknoloji şirketlerinin çoğunun
yöneticisi bir Hintli olabiliyor.
ilgilenen varsa şu bağlantıdaki Bengalore şehrinde ofisi bulunan İT şirketleri bulunmaktadır.
http://www.bangalorecircle.com/pages/IT-4.html
Amerikan komedi dizilerinin bilgisayardan anlayan kişisi
mutlaka bir Hintli olabiliyor? Bunu anlayama çalışıyorum. Yaratıcı bu
insanların kodlama kapasitesini fazla mı verdi?
Evrim bu insanların
genlerinde beklenmedik bir hata! mı yaptı? Ne oldu?
Bu sorunun cevabını hem Hindistan’da bulunduğum dönemde hem
de sonraki 2 yılda bolca araştırdım bugün anlıyorum ki bu iş Küba’nın okullaşma
istatistiklerindeki duruma benziyor.
Hatırlayalım, Küba da okula gitme istatistiklerinin yüzde
yüzdür. Öğretmenağı’nın Karşılaşmalar 11 oturumda konuşmacı
iken bunun nedenini dinleyicilere sormuştum. Aldığım cevaplar komünist
ülkelerin eğitime verdiği önem diye gelmişti. Gerçek şuydu. Halk çok fakir.
Devlet çocukların beslenme, sağlık, giyinme gibi ihtiyaçlarının hepsini okullar
üzerinden görüyor ve haliyle de çocuğunun ihtiyaçlarını gideremeyen aileler
çocuklarını mecburen okullara gönderiyor. Tabi biz 10000 km uzaktan olayı ‘’ne
iyi yahu okula gitme istatistikleri çok iyiymiş. Komünizm iste bu abi ‘’ diye
okuyoruz ama olay başka. Hindistan’ın yazılım olayı da biraz buna benziyor…
Hindistan maalesef başka ülkelerden gelip üniversite eğitimi
alma konusunda dünyanın en geri ülkelerinden birisi. Hiperenflasyon devam
ediyor. Sağlık, alt yapı, hijyen başlıklarında işler hiç iyi değil. Gençler imkânı
olsa İngiltere ve Amerika’ya gitmek istiyor. Eee nasıl olacak bu iş. Mutlaka
İngilizlerin ve Amerikalıların dikkatini çekecek bir şey yapmak gerekiyor.
Aslında Amerikalılar dikkatini çekmek için bir it mühendisi olarak daha ucuza
iş yapmak yeterlidir. 2002 yılında Kapital
dergisinde yayımlanan bir habere göre ( bağlantısını
paylaştım ) o zamanlarda Hindistan’ın yazılım ihracatı 8 milyar dolar civarındaydı
ve bu yazılım ihracatının çoğu Amerika ve Avrupa ülkelerine yapılıyordu. Çinin
ileri teknoloji ürünü ihracatı bugün 600 milyar dolara çıkmış durumda. İki ülke
içinde en önemli sebebinin ucuz iş gücü olduğu kesin ama Hindistan’ın dünya
yazılım sektörünü domine ediyor olmasının çok şaşırtıcı bir durum. Ülkede
internet hızı çok düşük ama yazılım konusunda çığır açmış durumdalar. Sanırım
bir şeyi iyi yapmak ve ülkeden çıkmak zorunda olan yazılım mühendislerinin işi
abartması da diyebiliriz…
Hindistan’ın silikon vadisi diye bilinen Bengalore şehrinde
bir yazılım mühendisi 8000 dolar civarı yıllık maaş kazanırken Amerika’da aynı
işi yapan bir mühendis 130000 dolara kadar kazanabiliyor.
Refah düzeyi ile ilgili şöyle de bir veri var.
http://www.siliconbeat.com/2015/01/21/silicon-valley-ranks-3rd-globally-in-gdp-per-capita/
Haliyle iyi mühendisler Amerika’ya gitmek istiyor aynı zamanda da daha ekonomik olduğu için Amerikan şirketleri Hindistan’da yatırımlar yaparak ve yazılım ticaretini buradan yürütüyor. Hindistan’ı dünya yazılım pazarında büyük yapan şeyler genellikle bunlar. Bu denklemin en temelinde ise açlık var. İyi bir şey yapmak zorunda kalan, batıya yani refaha ulaşmak isteyen Hintliler için yazılım oldukça makul bir yol. Daha önce denenmiş. Ne olduğu bilinen bir yol. Tıpkı bizim gemi kaptanlarımızın çoğunun Konyalı olması gibi bir şey bu. Ya da İsveç’te yaşayan Kululuların nüfusunun Konya’nın Kulu kasabasının 10 katına çıkmış olması gibi belki de…
Refah düzeyi ile ilgili şöyle de bir veri var.
http://www.siliconbeat.com/2015/01/21/silicon-valley-ranks-3rd-globally-in-gdp-per-capita/
Haliyle iyi mühendisler Amerika’ya gitmek istiyor aynı zamanda da daha ekonomik olduğu için Amerikan şirketleri Hindistan’da yatırımlar yaparak ve yazılım ticaretini buradan yürütüyor. Hindistan’ı dünya yazılım pazarında büyük yapan şeyler genellikle bunlar. Bu denklemin en temelinde ise açlık var. İyi bir şey yapmak zorunda kalan, batıya yani refaha ulaşmak isteyen Hintliler için yazılım oldukça makul bir yol. Daha önce denenmiş. Ne olduğu bilinen bir yol. Tıpkı bizim gemi kaptanlarımızın çoğunun Konyalı olması gibi bir şey bu. Ya da İsveç’te yaşayan Kululuların nüfusunun Konya’nın Kulu kasabasının 10 katına çıkmış olması gibi belki de…
Kısacası açlık Hindistan’ı yazılım pazarının zirvesine
çıkarmıştır.
besinlerin israf edilmesi ile alakalı bir eleştiri videosu buldum ve sizlerle
paylaşmayı istedim. Daha iyi anlatılamazdı herhalde.
Şahin Çevik
09.01.2018
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder